3 Nisan 2015 Cuma


Nicedir sevmem gece yolculuklarını. Her ne kadar kulağıma kulaklığı takıp akıp giden yolu izlesem de , yanımdakiyle konuşsam da hep tedirgin olurum. Sanki kötü bir şey olacak, bir anda bir araba ya da bir köpek karşımıza çıkacak, araba başka bir yana kayacak ya da direksiyonun kontrolünü kaybedecek.. aklıma bir anda öyle kötü şeyler doluşuyor ki elimde olmadan. Sanki gece yolculukları birilerini sevdiklerinden ayırmak için dünyaya bırakılmış gizli bombalar.. 
Şimdi yine öyle bir yolculuktayım. Bütün ailem arabada. Babam annem kardeşim. Can diyebileceğim , vazgeçemeyeceğim herkes şu birkaç kucaklık alanda. Daha çok korkuyorum böyle olunca. Üstelik birde ona gidiyorum. En korktuğum da o. Yüzünü görmeden , sesini duymayadan ayrılacağım o şehirden biliyorum. Ama kalplerimiz yaklaşacak. Bizim bilmediğimiz bir anda kokularımızım zerreleri birbirine sarılacak. Öyle bir şans a biz ne zaman erişiriz ya da erişebilir miyiz bilmiyorum. Ama son zamanlarda korkularıma birde bu eklendi. Ya sana gelirken, asla dönemeyeceğim bir yola girersem? Bilirsin seni üzmek asla isteyeceğim bir şey değil. Ama sonsuza gitmek asla özür dileyememek demek.. omuzundan öpüp affetmeni bekleyememek.. ya da sırtımı dönüp senin kendini affettirmeni bekleyememek..
Nedendir bilinmez son zamanlarda aklımda hep bunlar var. O kadar zamansız o kadar plansız bir şey ki ölüm dedikleri.. Allah biliyor gram kadar korkum yok ölümden yana. Ama babamı düşününce gözlerimden akan yaşları tutamıyorum. Ablamın boş bakan gözleri canlanıyor bir anda aklımda.. onun sessizliği. Ya dedem. Ona kim anlatabilir ki artık olmayacağımı. Anlatsalar bile kaldırır mı hasta kalbi.
İşte bunları düşününce korkuyorum gitmekten. Rabbim diyorum.yapamam ben bunu onlara.
Yol bitmiyor. Giderek ışıklar azalıyor. Arka fonda sürekli şarkı değişiyor. Camdan akan yağmur damlaları hızlanıyor. Karanlık çöktükçe içim bunalıyor. “Baba ” diyorum. “Ne kadar kaldı?”