15 Mart 2017 Çarşamba

Yan Ateşböceği!

"GİDEN GİTTİ YAN ATEŞ BÖCEĞİ
ŞARKINI SÖYLE SAZINI ÇAL.."


Aklımdan hiç çıkmıyor o mayıs akşamları. Mis gibi kokan, çeşit çeşit meyve ağacının arasındaki minicik, rutubetten ciğerlerimizi çürüten ama her akşam huzurla oturduğumuz o güzelim evimizin tadını bir daha bulamamaktandır belki de ya da nankörlükten hepsi. Çok daha güzel, çok daha mutlu, refah dolu günlerim oldu. Olacaktır da elbet. Ama hepimiz içten içe bir ağustos ateş böceği değil miyiz?
En çok sazımız elimizde şarkı söylediğimiz günleri severiz.

Belki çok yaş almadım o günlerin üstüne ama sanki yüz yıllar önce kaf dağının eteklerinde yazılmış bir masa gibi geliyor her biri. Gerçi masal olacak kadar mükemmel de değildik. Sürekli sigaranın o boğucu kokusuyla birleşen rutubetin ciğerlerimizi acıtışı vardı. Buz dolabımızın genelde bir rafında yiyecek olur, ayın sadece bir günü her raf dolu olurdu ya da ana babamız gelirdi de doldururdu fare düşse başını yaracak dolabımızı. Her daim bulaşık dolu olurdu mutfağımız. İki kızdık ama belki beş erkeğin kaldığı evin mutfağından daha beterdi halimiz. Ne o beni zorlardı temizle diye ne ben onu. Ama bir temizliğe tutulurduk ki görmeyin. Havada toz dahi uçmazdı.

Bahçemizde çok lezzetli çilekler vardı. Ben çok severim çilekleri. Ne illettir ki dokunduğum an her yerim kıpkırmızı kesilir, günlerce geçmek bilmeyen bir kaşıntı sarar her yanımı. Ama olsun. Öyle lezzetlilerdi ki dayanamazdım, sabahın ilk ışıklarıyla gider en küçüğünü koparıverirdim incecik dalından. Foyam çok geçmeden ortaya çıkardı gerçi. Olsun.

Hele bizim bir salıncak keyfimiz vardı ki sormayın. Hangi aklı evvel gecenin kör ikisinde neredeyse bir saat yol yürüyüp sallanmaya giderdi ki? Tabi ki biz. Sahilde kocaman yuvarlak salıncaklar vardı. Gerçi onlara salıncakta denmez bildiğin üstüne yatar, bağdaş kurar ya da aynı salıncağa sığışmaya çalışıp bir sağa bir sola giderken çekirdeğimizi çitlerdik.  

Salıncak değildir onun adı, olsa olsa mutluluktur.

O günlerin en güzel yanı sorumsuzluktu sanırım. Hiçbir gerekliliğim,hiçbir geçerli sebebim yoktu bir şeyler yapmak için. Daha çok başındaydım her şeyin. Ne iş önemliydi ne para. Hiçbir zaman savurgan olmamıştım, kenarda köşede illa bir kaç kuruşum olurdu. Ama olmadığında da gidip anamdan babamdan istemezdim. Bittiyse bitti, bitirmeseydim der otururdum evimde. Zaten sigaram olsun yeterdi bana. Çok matah bir şey ya sanki. Bir gece hatırlıyorum, daha gün aymamıştı ama gözlerime kan oturmuştu artık uykusuzluktan. Belki iki, üç gece olmuştu uyumayalı. Ne gereksiz işkencelermiş aslında. Neyse , ev arkadaşım odasından çıkıp salonun ışığını bir yaktı, dumandan göz gözü görmüyor resmen. Hani derler ya duman altı olmuş diye, ondan bile beterdi. Öldürecekti beni o gece de, Allah'a şükür kıyamadı.

Daha üniversite ikinci sınıftaydım bir buçuk ay boyunca okula gitmemiştim. Öyle ki tesadüfü okula uğramak zorunda kalınca birkaç gün sonra vizelerin başlayacağını öğrenmiştim. Çook derin bir aşk acısı çekiyordum. Hayatımda ilk defa terk edilmiştim. Hem de hiç beklemediğim bir şekilde. Dolayısıyla genç yaşıma, masum kalbime çok ağır gelmişti. O ağırlıkla da boşluğa bırakmıştım kendimi. Öyle ya daha elimde hiçbir şey yokken, en güzel, en yaşanılası günleriyken hayatımın hepsini zehir etmekte ustaydı büyüdüm sanan ama hiç büyümemiş olan aklım, mantığım. Önemli bir nokta da olduğumu idrak edemiyordum. Belki fark etsem her şey şu an çok farklı olabilirdi.

Gelecek ileri de bir yerdeydi benim için. Sanki hiç gelmeyecek gibiydi. Ama geldi.

İnkar edemem, iyi ki de geldi. Evet çok ağır, çok acı geldi. Olsun. Çok seviyorum bu günümü. Kendim için bir şeyler yapıyor olmak, yarınım için koca koca yükleri sırtıma almak beni ben yapıyor. Üstelik genç yaşımın yalnızlığı da yok şimdi. Hemen bir nefes yanımda ne zaman düşsem beni tutacak, kendimi duvardan duvara vurup kan revan içinde döndüğümde bütün yaralarımı şefkatle üfle üfleye saracak biri var.

Şimdimin ve geleceğimin en güzel detayı.. İyi ki geldin! Hiç gitme.

En çok neye inanıyorum biliyor musunuz? Ruhumun ateş böceği hiç terk etmeyecek beni. En karanlık günde bile sazıyla neşelendirecek o anı. Hep birlikte yanacağız ama canımız hiç acımayacak. En soğuk kış gecelerinde bile sıcacık olacak kalplerimiz. Çünkü bir olmak, iki ayrı bedende tek yürek..

Ateş böceğim! Vefalı dostum! En güzel anım! 
Gel yanalım, hiç sönmeyecekmişcesine.
Gün bitti , herkes gitti.
Olsun! Çal sazını!
Bak gün yeniden doğuyor.
Ver elini..