22 Mart 2012 Perşembe

21 mart

Bu gün önemli aslında.
Gece ve gündüz eşit çünkü. Bende ikisine de eşit davrandım belki de hayatımda ilk defa.
Normal de gecedir benim sevgilim. Ama gündüzü de çok sevdim bugün. Hep gündüz ile gezer, gecenin kollarında huzur bulurdum. Bu sefer her ikisiyle de dolaştım, uyudum, sevdim, ağladım.
Tamam kabul belki geceye daha çok güvendiğimden ona daha yakın durdum, onun kollarında daha çok ağladım. Belki de hala ağlıyorum kim bilir ?
Ama bu gece hayatımda bir şeyleri değiştirmem gerekiyordu. Sabahın çook erken saatlerinde bir adam tam manasıyla hayatımı kurtardı. Gündüze böyle bir mucizeyi vermişken, geceden esirgeyemezdim. Gece olunca da kurtulan hayatımda pislikleri temizledim. Hala da temizliyorum. 
Ada’ya söz..
Tekrar dağıtmayacağım ortalığı..
Günü karşılamayalı çok olmuştu. İyi geldi.
Kocaman bir günaydın hepinize.
Boş durmayın. Hayatınızı kurtarın.

Deniz Kızı





Sadece deniz kızı olarak doğmak istemiştim. Ama kısmet değilmiş..


Küçükken bütün masalları bir şekilde deniz kızı olarak bitirirdim. Evet ben bitirirdim. Çünkü masallarımı hep ben anlatırdım kendime. Sadece bir kez masal okumuştu annem bana. O da bütün apartmanı çığlıklarımla ayağa kaldırdığım için, zorunluluktan yani.

Bende geceleri kendi kendime anlatırdım masallarımı. İçimden ama. Bencildim ben hep. Hala da bencilim. O zamanlar kimse masallarımı bilsin, duysun istemezdim. Şimdi de kimseye anlatmıyorum masallarımı ben. Hep başkalarından dinliyorum masalları. Tabi artık kimsenin masal anlattığı yok. "Büyüdün." diyorlar.

Hala deniz kızı olabileceğine inanan biri ne kadar büyümüştür ki ? Düşünün siz karar verin.

Deniz kızı olmak benim için her şeydi. Düşünsenize masmavi bir dünyanın tamamı sizin. Bir yerlerde gizli bir hazineniz bile olabilir. Hep denizdesiniz ayrıca.. Güneş biraz fazla uzak, kabul. Ama istediğinde ona dokunabilirsin. Evet denizdeyken yapabilirsin bunu. Deniz büyülüdür. Peri tozu serpilir her gün doğumunda denize. Ondandır parıl parıl parlaması.

O yüzden deniz kızları da büyülüdür. O yüzdendir hep gülümsemeleri. Hem ağlasalar bile onların koruyucu incileri olur ve o inci onların üzülmelerini engeller. Gerçi ağlasa da onların gözyaşları akmaz ki.

Bir de deniz kızlarının şarkıları olur. Her deniz kızının şarkısı kendine özeldir ve ruh hallerine göre etkilerler insanı. Sinirliyken, ters etki yapar. Mutluyken neşelendirir.

Ariel vardı. Bilirsiniz, kızıl (hatta kırmızı) saçlı, deniz gözlü dünyalar güzeli bir deniz kızı. O çizgi filmi izlerken kendimi onunla yer değiştirirdim. Çizgi filmin içine girerdim bildiğin. Sonra o gece de rüyamda görürdüm deniz kızı olduğumu. Uyandığımda o kadar kötü hissederdim ki gözlerimi sımsıkı kapatıp tekrar uyumaya çalışırdım.
Ne zaman işe yaradı ki o zaman da işe yaramazdı. Devam edemezdim rüyama.

Sonra büyüdüm işte. Bacaklarıma evdeki örtüleri bağlayıp "Deniz kızı olduum!" diye dolaştığım günler çok geri de kaldı. Ama hala moda sahiline inip, koca bir günü denize bakarak geçirebiliyorum. Bazen ağlıyorum. Ama her daim kulağımda kulaklık olur. Bazen çaldığını bile fark etmediğim yüzlerce şarkı gelir geçer, insanlarda öyle. Bazısı tip tip bakar, bazısı görmez bile.

Ama ben hepsini görüyorum. Hepsinin yüzlerinde tanıdık bir şey arıyorum. Bulabiliyor muyum ? Bazen. Ama o kadar yara almış gözüküyorlar ki.. Ben daha elimi uzatamadan kaçıp gidiyorlar.

Ne diyorduk ? Heh ben deniz kızı  olmak isteyip de bir türlü olamayan biriyim işte. Hep imrenirim onlara. Bir de masal dinlemeyi çok özledim.

21 Mart 2012 Çarşamba

İzle, izlet !

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=zO4ccYw_Mtg#!

Adam olmak

Ağlayamamaktı sana yenilişimin kanıtı.
Susmaktı.
Öylece kalakalmaktı çoğu zaman.
Sarılamamaktı.
Acı çekmekti ölesiye.
Kalemimin lal oluşuydu sana aşık olmak,
Hayır tapmak.
Elimi ellerine teslim edişimdi yok oluşumun başlangıcı.
Bir bulutun inleye inleye ağlayışıydı kırgınlığım.
Şimşeklerin gökyüzünü yararcasına gürleyişi
İçimde kopan fırtınalardı aslında.
Gözümdeki yaşın akmayışı,
Senin için defalarca ayaklarımın altına aldığım,
Paramparça gururumun son nefesindendi.
Binlerce kez sana kanmam saflığımdan değil,
Sensiz olamayışımdandı.
Sen en büyük korkumdun benim,
Aşktın.
Hep kaçtığım ama en sonunda yorgun düşüp,
Yakalandığım.
Bir alev olup beni yakmandan korktum hep.
"Yakmam." dedin.
Şimdi küllerim kaldı geriye bir tek.
Çok acıyor canım, sevdiğim.
Oysa söz verişin dün gibi aklımda.
"Kadınım." dedin.
"Üzmem seni."

Sizin oralarda bir kez kadınım derlermiş birine. Bir daha bedenin toprak olana kadar görmezmiş kimseyi.
Hani şimdi sevgin ? Hani kadının ?
Bir gece önceydi daha aşkını dile getişin, uğrumda yanım bitişin.
El üstünde tutulurmuş sizin oralarda "kadınım" dediğin.Şimdi neden yerin dibindeyim ?
Gerçekten kadının olamayışımdan mı ?
Yoksa senin "adam" olamayışından mı ?
Bu muydu asırlık aşka verilen kıymet ? Bu muydu söyleye söyleye bitiremediğin özlem ?

Sizin oralarda aşk dediğin tek "hayır" ile bitiyor mu  sevdiğim ? Eğer öyleyse söyle , bileyim.
Sevişmek mi sizin oralarda aşkın anlamı ?
Hani buralarda "Evlilik aşkı öldürür." diyorlar ya, sizin oralarda da sevişmemek mi öldürüyor aşkı ?
Bir kadına verilen değer bu kadar basit mi oralar da ?
Sanmıyorum sevdiğim.

Bizim oralarda  aşk sevişmekle ölçülmez sevdiğim.
Tenine dokunmadan önce ruhuna dokunursun,sonra Allah'ın iznini alırsın.
Bizim oralarda karım diye bildiğinin tenine dokunursun.
Gerekirse bin yıl beklersin, bin bir düğüm çözer,
Sabredersin.
"Kadınım" dediğin yatakta değil her yerde kadının olur önce.
Omuzunda uyuyakalır kimi zaman.
Kimi zaman sadece susarsın onunla.
Kadınım dediğin ile önce bedenini değil hayatını paylaşırsın bizim oralarda.

Kadın olmak hiçbir devirde kolay değildi sevdiğim.
Ama hep kutsaldı kadın.
Anneydi, aşktı..
Ve hep çok kolaydı bir kadını aşağılamak.

Bilir misin bilmem.Ama yedi cihan bilir ki adam olmak her erkeğin kısmeti değildir.
Bizim oralarda adam olmak kadınına verdiğin değerle belli olur, iki bacağın arasındaki ile değil !

17 Mart 2012 Cumartesi

Sevda Türküleri

Bir akşam üstüydü.
Yine ansızın hayatına girişimin bayramındaydı yüreğim.
Bir türlü gidemeyişimin çelişkisi vardı aklımda.

Birbiriniden uzak iki şehirde aynı şarkı çalıyor,
Ayrı kişiler aynı yürekte dinliyordu.
"Aşkın bir alev olsa, yakar mı bu canımı ?"
diyordu şarkı..
İkisi de biliyordu o alev yakardı onları.
Kavururdu.
"Uzanamam ben sana, bu acıtır canımı.."
diyordu şarkı.
Kadın ağlıyor, erkek susuyordu.
Sessiz bir yeminin dile dökülüşü olmuştu bu şarkı.
Sevdalı bir türküydü.
Uğruna söyleniyordu.
Aşkı alev alev yakıyordu.

Bu şarkı kimsenin bilmediği ,
Sonu olmayan bir masalın dile dökülüşüydü.

Kimse bilmeyecekti ama adam her dinleyişinde onu anacaktı yüreğinde.
Kim bilir belki aklına bir bahar sabahında birlikte uyanışları gelecek,
Gülümseyecekti.

Gönül kapılarını açmıştı adam.
Kadın o kapıdan girmeyi bir türlü becerememişti.
Aşkı alev olup yakmıştı herkesi, her şeyi.

Kimse bilmeyecekti ama kadın her dinleyişinde onu anacaktı yüreğinde.
Kim bilir belki gözleri olacak ama ağlayamayacaktı.
Canı pare pare yanacak, adamı hatırlayacaktı.

Verdiği sözleri tutamayışını,
Bir türlü ona gidemeyişini hatırlayacaktı.
Binbir satır dökecekti kağıda.
Her satırı o kokacaktı.

Kimse bilmeyecekti ama bu şarkı hep onları anlatacaktı..