22 Aralık 2016 Perşembe

Zamanın Karadelikleri

Hepiniz yaşamışsınızdır sanırım bunu ; gece mutlu mesut gözlerinizi huzurlu bir uykuya kapatmışken uyandığınızda kendinizi cehennemin orta yerinde bulursunuz. Bende öyle bir dönemdeyim. Cennette uyudum, cehennemde uyandım. Üstelik benim cennetim cehennemin içindeki bir vahaydı.

Beklenmedik şeyler benim hep dengemi şaşırtır. Yetmiyor gibi birde normalde hiç sahip olmadığım kaygılar dört bir yanımı sarar. Aklımda sürekli bir neler oluyor sorusu vardır ve işte bu da benim en nefret ettiğim dönemdir. O yüzden adı karadelik.

Seni olduğun yerden çok uzak bir noktaya minicik bir an içinde gönderir ve çekim alanına girdiysen kaçmak gibi bir şansın asla yoktur. Benim de hiçbir zaman olmadı. Çünkü karadelikleri  hiç önceden fark edemedim.

Şimdide ne zaman biteceğini bilmediğim bir zaman yolculuğunun içindeyim. Hemde en sancılı en acılı anında.

Aslında uzaktan bakıldığında hiçbir sorunu olmayan, kendi halinde yoğun hayatlara sahip iki insanız biz. Tabi birbirimize çok aşık olduğumuz gerçeğini de  görmezden gelmek olmaz. Ama bir süredir hayatımız garip bir karmaşa içinde. İstemediğimiz bir düzen içinde, istemediğimiz kişilerleyiz. Doğal olarak mutlu değiliz. Ancak yanyana geldiğimizde yüzümüz gülüyor ya da telefonda konuşabildiğimiz kısacık dakikalarda.

Yaklaşık iki senedir hiç şikayet etmedim ben onun iş yoğunluğundan. Çünkü biliyordum ki işi sabahın beşinde de bitse gözlerini mutlaka benim yanımda kapayacak. İkimizinde birbirimizi tanıdıktan sonra yegane amacı birbirimize gitmek oldu zaten. Ne ile uğraşırsak uğraşalım sonuç hep birbirimizdik.

Başkalarına sıkıcı gelebilecek kadar çok konuşurduk telefonda. Ha tabi yanlış anlamayın böyle saatlerce değil. Sık sık ama maksimum bir dakika. Çünkü birbirimizin sesini duymak güne yeniden başlamış gibi hissettirirdi. Ama son günlerde öyle değil. Onun da benimde farklı sorunlarımız var. O sıkıntılı bir iş yeri ile uğraşırken bende sıkıntılı bir aile ile uğraşıyorum. Sorunumuzun tek ortak yanı sonunda ne olacağını bilmeyişimiz. İşte tüm sıkıntıda burada başlıyor. Şu raddeye kadar ne olursa olsun birbirimizden bir an bile uzak durmadık. Birbirimizi öldürmek istediğimiz anlarda bile ellerimiz hiç ayrılmadı. Şimdiyse iş yerinden çıkıp başka bir yere gittiğini bile belki saatler sonra öğreniyorum. Bütün boş vakitlerinde sesimi duymak isteyen ve mutlaka beni arayan adam şimdi saçma bahanelerle aramıyor. Toplantıdayken bile mesajlarıma bakan adam öğlen molasında attığım mesajı anca ben arayıp mesaj attım deyince görüyor.

Daha o kadar çok şey var ki.. Ama en önemlisi de sesi. Eskiden her defasında beni sarıp sarmalayan sesi şimdi bir asker arkadaşından ibaret. O sıcacık ses yok, ilgili ton yok. Canım deyişindeki samimiyet bile yok ve ben onları çok özlüyorum. Evet biliyorum çok yoğun bir zamanda ve uğraştığı şeyler basit kolay değil. Binbir tane adam arkasından iş çeviriyor. Ama bu hep böyle değil miydi zaten? Neden şimdi, tamda ona en çok ihtiyacım olan zamanda bunu yapıyor.

Birkaç gündür her telefonu dolu dolu gözlerle kapatıyorum. Her gece mutlaka birkaç damla yaş dökülüyor gözlerimden.

Umuyorum ki çabucak geçsin bu zaman. 
Bana can dediğinde yeniden doğduğum günlerimiz geri gelsin.
Çünkü ben bu günleri hiç sevmedim..