31 Ekim 2011 Pazartesi

Kış saatini fark edişim..

Ben- Anne bir şey diyeceğim.
Annem- Söyle..
Ben- Şimdi biz daha mı çok uyuyacağız daha az mı uyuyacağız..
Annem- Daha çok..
Ben- Hımm..iyi bir şey yani.. 
Annem- Evet..
Ben- Peki nasıl oluyor bu ?
Annem- Şu anda saat bire yirmi beş var değil iki yirmi beş var.. Yani bir saat geç yatıp bir saat geç uyanıyoruz.
Ben- Hmm..
Annem- Yaa..
Ben saate bakarken bir anda ampül yanar !
Ben- Lann ! Bunlar bizi yiyor ! Aslında bir değişiklik yook !
Annem- hah şunu bileydin.. Kazanırsın sen üniversiteyi.. Bekle..

25 Ekim 2011 Salı

Sesimi duyan var mı !?

 -Sesi mi duyan var mı !?

Küçücük deliklerden sesleniyordu onlarca insan.. Bütün makineler susturulmuştu.. En ufak detay bile atlanmıyordu.. Olur da göçük altında bir kişi bile olsa vardır diye her taşın altına bakılıyor, bulunan her aralıktan sesleniliyordu.. Umuttu.. Her şey ufacık birer umuttu.. Ya yaşıyorsa, ya bir ses gelirse, ya ölmemişse.. Umut işte.. Her şey bir umut..

Gece çökmüştü.. Her yer kapkaranlık ve soğuk.. Sarp dağlarda yankılanan bağırışlar geceyi keskin bir makas misali yırtıp geçiyordu.. Acılı haykırışların yüreklere saldığı hüznün tadı ise asla unutulmayacaktı..

-Fatoşş ! Kızıım !

-....

Cevap veren yoktu.. Ve olmayacaktı da.. Bir daha asla babasına cevap vermeyecekti o on bir yaşındaki küçük kız.. Babası bir daha asla onu göremeyecekti..

-Güll ! Duyuyor musun beni ? Fatoş !

Adam sesinin son perdesinde bağırıyordu önünde duran enkaza.. Yerinde duramıyor üst üste yığılmış betonların üzerine çıkıp iniyor, parmaklarını nafile bir çabayla yerinden kaldıramayacağı büyüklükteki beton parçalara geçirerek kazıyordu.. Çaresizliğin tam ifadesi o adamın gözlerindeydi.. Biliyordu.. Ne karısından ne de kızından ses gelmeyecekti.. O koca binanın altında kalacaklardı sonsuza dek.. Anca soğumuş bedenlerini görebilecekti bir kez daha. O kadar.. Görmese daha mı iyiydi ? Hep gülerken hatırlasa kızını ya da gözünün önüne hep o ince belli bardağa çay dökerken gelse karısı..

Gözümün önünden bir türlü gitmiyor o adamın hali, çaresizliği, bakışları.. Kim bilir nasıl bir fırtına, nasıl bir çıkmaz vardı içinde.. Ne yapacak bundan sonra ? İçinde o yanıp duran, azalsa bile asla dinmeyecek ateşle..

Tek o değil ki.. Daha dört aylık bebeğinin cansız bedenini kucağına alan adam ne yapacak !? Nasıl baş edilir ki bu acıyla.. Bir kaç saat önce belki de babasını gördüğünde daha yeni yeni öğrendiği gülümsemeyle agucuklar saçıyordu etrafına.. Belki de annesinin kucağında uyuyordu.. Ölümü tatmak için çok küçük değil miydi ? Daha nefes almayı bile yeni öğrenmişken ölmek için çok erken değil miydi ? Anlamış mıydı öldüğünü ? Duymuş muydu annesinin acı haykırışını? Ağlamış mıydı ? Çok yanmış mıydı canı ? Nedendi ki ufacık bir canın o koca yığının altında kalışı ? Haksızlık değil miydi ? Allah'ın takdiridir.. Doğru ama.. Ama çok küçük değil miydi o bebek!? Ben dayanamayıp her aklıma gelişinde hıçkırıklara boğulurken, ağlarken deli gibi o ateşte cayır cayır yanan baba ne yapabilir ki ? Bu acı nasıl kaldırılır ? Kaldırılır değil kaldırılabilir mi diye sormak gerek aslında.. Hem ufacık bebeğini hem karısını kaybetmiş adam.. Kimi kalmış ki yanında ?

Tek onlar değil yüzlerce insan kaybetti birilerini.. Karısını, kızını, oğlunu, babasını, annesini .. Uzak-yakın herkesin içine bir acı düştü.. Tanıdığı olmasa bile haberleri izlerken göz yaşlarına boğulan milyonlarca insan..

Şimdi ülkenin her yerinden Van'a yardım yağıyor..  Herkes elinden geleni yapıyor.. Parası olan bağış yapıyor olmayan kıyafet,yiyecek aklınıza gelen ne ihtiyaç varsa onu gönderiyor.. Ufacık çocuklar aralarında oyuncaklarını toplayıp oyuncak gönderiyor.. Üniversite öğrencileri gruplar oluşturup Van'a gidiyor.. Çorba'da tuzumuz olsun diyerek.. Yurt dışındaki vatandaşlarımız "biz ne yapabiliriz?" diyerek  işin ucundan tutmaya çalışıyor.. Herkes yardım edebilmek için didiniyor.. Sosyal paylaşım sitelerinde yer yerinden oynuyor.. Millet filozof kesileceğine yapılması gerekenleri yazıyor.. RT edilerek ya da paylaşılarak bir haber aynı anda binlerce insana ulaşıyor.. Sanatçılarımız bulundukları sosyal mevkinin hakkını vererek insanları yardıma teşvik ediyor..

Tabi gece kulüplerinde içip eğlenen yok mu? Elbette var.. Allah gani gani rahmet eğlesin başbakanın annesi öldüğünde program yapmayıp bunca şehit varken,7.3 şiddetinde ardında büyük yaralar bırakan bir depremi henüz atlatamamışken vatan kan ağlıyor iken program yapan yok mu ? O da var.. Sırf doğu olduğu için, sırf aralarında kürtler olduğu için ( malum PKK kürtlerden oluşuyor daha çok) "oh oldu gebersin köpekler" diyen yok mu ? O da var yahu o da var.. Her türden insan  müsveddesi var içimizden.. Ah pardon insan müsveddesi mi demişim.. Klavyem sürçtü.. İnsan diyecektim..

Ama olsun! Biz acıyı defalarca yaşamış bir milletiz.. Her seferinde tek yürek olup ayağa kalkmayı bildik.. Görünen köy kılavuz istemez.. Bakın işte yine ayaklanıyoruz ! Herkes seferber oldu..

Tamam belki depremin etkisi geçecek şimdi göklere çıkarılan asker, polis yine yerin dibine batırılacak.. Herkes kendi çıkarına göre atıp tutacak.. Ama yine de herkes bir kez daha görmüş belki de hatırlamış olacak..
Birbirinden kopmuş, apayrı yaşayan bir millet olarak gözüksek de biz aslında tekiz! Ayırmaya da kimsenin gücü yatmaz.. Derin uykuda olan Atamız var bizim.. O öğretti her birimize vatan olmak , ulus olmak ne demek ..

Hepimizin içinde bir acı var belki.. Ama bu günlerde geçecek.. Her karanlığın üzerine doğan bir güneş vardır.. Er geç doğacaktır..

Son olarak geçenlerde görüp, çok hoşuma giden bir sözü paylaşmak istiyorum sizinle..

Eğer illaki de bu depremin ilahi bir sebebi varsa, Allah "durun siz kardeşsiniz" demiş olabilir...

22 Ekim 2011 Cumartesi

Yalnızlığın Kokusu..

Gözlerin..
Gözlerin boğulduğum dalgalı deniz..
Dudaklarının tadı hafif tuzlu..
Saçların..
Saçların güneşi andıran başaklar sanki..
Kokun..
Ah kokun..
Başım dönüyor sanki.
Gözlerim kararıyor..
Hafiften bir rüzgar esiyor sanki..
Ellerinde o taptığım kokun..
Buz gibi bir serinlik sanki vücuduma yayılan..
Ciğerlerimi yakacak kadar da sıcak..
Aşk gibi..
Ölüm gibi..
Sesin geliyor uzaktan..
Bir fısıltı sanki..
Ninni gibi..
Masal gibi..
Bulutlu gök kubbe gibi pürüzlü tenin..
Saçlarımın takıldığı o kirli sakalların..
Nefesin..
Ilık..yumuşacık bir gülüş gibi..
Karanlık bastırıyor..
Gidiyor musun hemen ?
Daha doyamamıştım sana..
Ne çok özlemişim seni..
Sanki bir ömür misafir olsan tenimde,
Yine doyamayacak gibiyim..
Gitmesen olmaz mı ?
Bir gece daha sesin benimle kalsa bari..
Kokunu bırakamaz mısın hiç olmazsa ?
Aşkımızın,sevişmelerimizin tek şahidi..
Kalamaz mı benimle ?
Hiç değilse seni özlediğimde kokuna bulanırım..
Öyle gezerim rüyalarda...
Olur ya gün gelir inanmam gerçekliğine..
Unuturum belki seni ?
Yanımda kalıp hep seni hatırlatsa bana ?

Çok mu imkansız ?
Hiç mi olmaz ?
Yok mu biçare gönlüme sessiz bir nefes ?
Ya yalnızlığım ?
Kala kala o mu kaldı bana ?
Ah sadık dostum..
Yine baş başa..
Yine karanlıkta..

En yüksek sesli şarkıları söyleyelim yalnızlığım..
Kimse anlamasın..
Herkes kalabalığa karıştığımızı sansın..
Hatta seslerle kaybolduğumuzu !
Olmaz mı yalnızlığım ?
Bunca yalanın arasına bir renkte biz katsak olmaz mı ?

17 Ekim 2011 Pazartesi

Prens-esin Uykusu (2)


Yağmur sokaklarda geziniyordu..Gözleri bir tek attığı adımları görüyordu..Başkalarının onu görmediği gibi oda başkalarını görmek istemiyordu..Sokak zaten ıssızdı..Bir Allah'ın kulu yoktu..Hepsi evlerine çekilmişti..Kim bilir belki de dört duvar arasına sıkışmak hoşlarına gidiyordu..

Kulaklarında yankılanan yağmur sesine karışmış o fısıltı kalbine öyle ağır geliyordu ki..Tonlarla yük binmişti sanki üzerine..

-Pera..


Nedendi bu şanssızlığı ? Neden kendi adını değilde bir başkasının adını fısıldamıştı kulağına ? Neden Peraydı dudaklarından dökülen ? Neden!?

Üzerindeki siyah kabandan akan suları fark etti.. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur değildi bunun sebebi.. Eski haline dönüyordu yavaştan.. Damla damla eriyor , yok oluyordu..

Yürüyecek hali kalmamıştı..Dizlerinin bağı çözülmüştü sanki. Olduğu yere çöküverdi. Hava giderek daha boğucu bir hal alıyordu.. Nefes alırken zorlandığını fark etti.. Yağmur iyice hızlanmıştı.. Gri bulutlar güneşi karanlık bir kutuya hapsetmişti.. Başını kaldırıp baktığında gördüğü tek şey umutsuzluktu.. Bulanıktı her şey..

Ama o tamda inanmıştı..Onu yağmurlardan kurtaracak , sarıp sarmalayacak gerçekliği bulduğuna inanmıştı.. Ama bu da gerçek değilmiş.. Adi bir oyunmuş belki de , can sıkıntısından oynanan.. Oysa ki onun kollarının arasında ne çok inanmıştı sahiciliğine..Soğuktan buz tutmuş tenini ısıtan nefesi ona her şeyin bittiğini hissettirmişti.. Asırlardır beklediği adam gelmişti.. Taki dudaklarından dökülen o iki heceyi duyana kadar inanmıştı buna..

-Pera..


Kimdi Pera ? Bunca can acısı yetmemiş miydi de üzerine bir de bu eklenmişti.. Hiç tanımadığı,bilmediği bir kadındı onu böylesine mahveden.. Umutlarını tüketen..

Yanı başındaki duvara tutunarak kalktı.. Yürüyordu.. Ama bilmeden,hissetmeden.. Ani bir rüzgara tutuldu.. Damlalar dört bir yana saçıldı.. Başındaki gri,bol şapka uçuverdi.. Dönüp alacak takati bile yoktu..Devam etti.. Yürüdü..Yürüdü ve yürüdü..

Yanaklarından süzülen ıslaklığın gözyaşı olduğunu yeni fark etmişti..Elinin tersi ile silmek istedi..Ama vazgeçti..Yanından geçmekte olan,sessizliği acımasızca yaran otobüsü  fark etti..Bütün griliklerin aksine mordu..

Aklına Pera geldi yine..Otobüse bindi..Neredeyse bomboştu.. Kimse onun varlığını fark etmemişti..Sanki zaman durmuş gibiydi.. Oturmak istemedi..Üç kapıdan en sonuncusuna doğru yürüdü.. İçerisi sıcaktı.. Bir süre kapının üç adım gerisinde duran sarı direğe tutundu..Yanaklarından süzülen damlalar gri zemine düşüyordu habersizce.. Sokak lambasının ışığı geniş cama vurdu.. O sırada buğulanmış olduklarını fark etti..

İşaret parmağını cama doğru uzattı..Dudaklarındaki gülümsemeden habersizdi..Önce kendi adını yazdı..Hemen ucuna bir gülücük kondurdu..Camdaki duruşu hoşuna gitmişti..Geri çekilip eski yerine döndü..Gözlerini camdan ayıramıyordu.. Adı cama her çarpan ışıkla birlikte görünüp kayboluyordu.. Etrafına bakındı..Onu izleyen kimse yoktu.. İçinden geleni yapmak istedi..Adının hemen üzerine bir isim daha ekledi.. Bakışlarını ne kadar zorlasa da çekemedi.. Çekmek istemediğindendi belki de..Sonra kulağında aynı fısıltı tekrarlandı..

-Pera..


Ani bir hamleyle cama uzattı elini ve o bakmaya kıyamadığı isimlere.. Bir anda ikisini birden sildi..Hiç olmamış gibi düşünmek istedi..Ama camdaki iz bunun aksini göstermeye çalışır gibi gözüne çarpıyordu..Sonra ki ilk durakta indi.. Yağmur hala yağıyordu..

Kulağında yine aynı isim vardı.. O fısıltı gittikçe ağırlaştırıyordu bedenini..Yere düşerken aklından geçenler ,dudaklarından dökülsün istedi..Ama başaramadı..Sadece aklının bir köşesinde kalıvermişti o kelimeler..Gerçektiler,can yakıyordular..Ve bu adsız duygular o kelimelere mahkumdu..

Buğulu cama yazılı iki isimden ibarettik.. Buharlaşacaktık el mahkum. Ne aşk kalacaktı geriye ne de biz.. Zaten hiç olmamıştık ki..


13 Ekim 2011 Perşembe

Ben kimseyi çok sevmedim..

Ben kimseyi çok sevmedim.. Belki de sevemedim..


Uzun süredir kendimi bir türlü toparlayamadım..Bunun sizde farkındasınız herhalde..Ne kadar oldu bilmiyorum.. Ama ben uzun süredir kendimi toparlamaya çalışıyorum..Bir sene olmuştur sanırım..Evet oldu galiba..Bundan bir sene iki ay önce İstanbul'a kesin dönüş yapmıştım..Her şeyin başladığı zaman mı desem yoksa bittiği zaman mı bilmiyorum..


Bittiği desem başlayanlara haksızlık olur,başladığı desem bitenler yalan olur..


Geçenlerde siyah ile konuşuyorduk..Ben ona kendimi anlatıyordum,o dinliyordu.. (Siyah fark ettin mi ben seni hala tanımıyorum...) kedi gibiyim.. demiştim.. Sonra aklıma takıldı o iki kelime..


kedi gibiyim..
kedi gibiyim..
kedi gibiyim..


Evet ben kedi gibiydim..Ama eskiden..Sevileyim,sürekli ilgi göreyim,şımartılayım..Çok severdim hepsini..Belki de bu kadar kaprisli olmamın,hiç bir şeyden memnun olmamamın sebebi budur.. Huysuzum da değil mi ?


Düşünüyorum..O kediye ne oldu ? Ne yaptım da kaybettim onu..Unuttum ? Unutulması gerektiğinden mi silinmişti her şey hafızamdan yoksa benim tembelliğimden miydi hatırlamayışım ? Onun bir suçu yoktu oysaki..Alt tarafı bana kim olduğumu hatırlatıyordu.. O yüzden mi kaybettim onu ? Bana beni hatırlatmasın diye mi ?


Şu sıralar yine sevebilmeyi denedim.. Sadece bir kaç saatliğine cidden bunu yapabileceğime inanmıştım.. Dedim sonunda onu buldum.. Ama dediğim gibi bu sadece bir kaç saat sürdü..  Sanırım hatam kolayca inanabilmek.. Evet sorun bu olmalı.. Çünkü başka bir neden bulamıyorum bu ani bitişlere ve gidişlere.. Aslında bir gidiş ve bitiş yok ama sadece bir kaç saatte değişmiş bir adam var hayatımda.. Neden böyle diye sormuyorum ona da.. Belki de sormayışım hata.. Ama ona herşeyi söylemişken en ince ayrıntısına kadar o hala istemediğim gibi davranıyorsa vardır sebebi.. Üç gündür onun istediklerine hayır demiyorum.. Sanırım bir süre daha böyle devam edecek bu.. Sonrası ne olur hiç bilmiyorum.. Belki kızarım ona.. Ne geliyorsa ağzıma söylerim.. Sonra affettiririm kendimi.. Ufak bir kedi gibi.. Belki de affettirmem ve oda diğerleri gibi hayatıma bir kaç iz bırakır ( yada bırakmaz onu bile bilmiyorum) gider..


Diyorum ya.. Ben kimseyi çok sevmedim..Belki de sevemedim.. Çünkü hiç o kadar uzun kalmadılar hayatımda.. Tam sevecekken her biri teker teker gittiler.. 


Yeri gelmişken güven problemim herkesçe malum.. Bunu fark eden herkes gibi o da kızdı bana.. Beni başkalarının hatalarına göre değerlendirme.. Güveniyorsan güven.. Güvenmiyorsan kendin bilirsin.. dedi.. Ona değilse size soruyorum.. Bir insana güvenmek için onunla zaman geçirebilmek , onu tanımak , hayatına bir yerlerden dahil olmak gerekmez mi ? Bence gerekir.. 


Kafam karışık..Karışık olmasını istediğim için mi yoksa gerçekten mi karışık bilmiyorum.. Ama ne tarafa baksam çözülmesi gereken problemler,cevaplanması gereken sorular var.. İşin kötüsü hiç birini de çözmek istemiyorum.. Öylece bırakıyorum ortalıkta.. Anlayacağınız odam gibi hayatımda dağınık..


Bayan kontrol bunları okuyunca yine bana kızacak.. Çünkü ona her iyiyim dediğimde yalan söylemiş olduğumu anlayacak.. Gerçi hiç birini yemiyor biliyorum ama.. Yine de ona yalan söylememi sevmeyeceğini biliyorum..  O olmasa ne yapardım aslında bilmiyorum.. Sürekli eli üzerimde ve ben eğer pes etmiyorsam bu büyük çoğunlukla onun eseri.. Uslu bir kız olarak büyümeme epey katkısı var.. Bizimkiler sabah öğle akşam telefonla bayan kontrolle konuşmama caz-cuz etseler de ben dağıtmıyorsam onun sayesinde.. Annemde bunun farkında sanırım.. Belki de sırf bu yüzden artık beni delirtmeye başlayan "yine iyi değilsin.." laflarını bıraktı..


Ben bu yazıyı yazarken aynı zamanda sütlüm ile konuşuyorum.. Bana eski beni hatırlatıyor.. O da bayan kontrol gibi benden büyük.. Hatta biraz fazla büyük.. Ama  sanki bütün ömrümüzü beraber geçirmiş gibiyiz..  Bana eski neşeli hallerimi hatırlatıyor.. Hep gülüyor o.. Ve gülmem için uğraşıyor.. Ara sıra pat diye arıyor.. Sesini duymak iyi geliyor.. Onun işleri yoğun benimse okul hayatım.. Aylardır bir kahve içmek için buluşacağız ama yoğunluk bir türlü izin vermiyor.. En kısa zamanda diyelim..


Dün siyahın çektiği bir fotoğrafı gördüm facebookunda.. Fotoğraf aşığı bir kişi olarak çok hoşuma gitti.. 



Güzel değil mi ? Umarım izinsiz aldım diye kızmaz.. Ama izin alamazdım şuanda.. Çünkü  o benden bile uykucu.. Yine uyuyor.. Neyse ya.. Kızmaz o bana bir resim için.. Ne diyorduk ? 


Kediler..Evet.. Ne tatlılar değil mi ? Hele en öndeki.. Görür görmez vuruldum ona.. Öyle şirin ve yaramaz görünüyor ki.. Benim olsun istedim.. Kucağıma alıp seveyim.. gitsin evin içinde bir şeyleri kırıp döksün.. Ben ona kızayım.. Sonra gelip sırnaşsın bana.. Affedeyim.. Oyunlar oynayalım.. sonra.. sonrası  daha tatlı bir hayal.. ikiyken üç-beş olduğumuz hayaller.. Ama onlar dillenmeyecek.. Artık hayallerimin kelimelere dökülüşüne izin vermiyorum.. 


Yine boş,yine saçma bir yazı oldu.. Yine içim dolu dolu..
Gitme vakti herhalde..
Bu şarkı pek uygun geldi..

11 Ekim 2011 Salı

Prens-esin Uykusu..

İlham perim olduğu için ve resim için Erkin'e çoook teşekkürler =)

Yağmur yağıyordu..

Bulutlardan kaçak bir mahkum edasıyla süzülüyor, başına gelecekleri düşünmeden kendini damla damla boşluğa bırakıyordu.. Umarsızdı.. Ama dikkatli olmalıydı.. Yakalanması an meselesiydi.. Kime yakalanacağını bilmiyordu.. Ama hissediyordu.. Ensesindeydi nefesi.. Ona çok yakın.. Ama bir o kadar da uzaktı.. Kimdi bu  ? Daha varlığını görmemişken.. Aklını nasıl karıştırabilirdi ki ? Sessizdi yağmur... Sanki gizleniyordu birilerinden.. Ama kendini de göstermek ister gibiydi.. Neydi yağmurun derdi ? Sanırım anladım.. 

Prens-esin uykusunu bölmek istemiyordu..

Ama yine de içinde dizginleyemediği bir merak vardı.. Camın pervazından aşağıya süzülen damlalar adamı izliyordu.. Yüzündeki huzuru,dinginliği.. İçindeki merak daha da artıyordu yağmurun.. Rüyalarına girmek,yüzüne dokunmak belki de kokusuyla nefeslenmek istiyordu.. Uykusundan da bir parça ödünç alabilirdi sanki.. Ama daha gerçek olup olduğunu bile bilmiyordu ki ? Hepsi bir rüya olabilirdi.. Belki rüyadan da öte , bir yalandı ! Hepsi , her söz , her kelime , her ses yalandı.. 

Hemen oradan uzaklaştı yağmur.. İçindeki merakı dindirmesi gerekiyordu.. Ama bu haldeyken olmazdı.. Damlalar ile ulaşamayacağı kadar uzaktaydı adam.. Peki nasıl gidecekti yanına ? Nasıl emin olacaktı gerçekliğinden ? Hepsinden önce nasıl güvenecekti ? Cesareti var mıydı bir bedene bürünüp onun yanına gitmeye ? Tek şansı vardı.. Bunu biliyordu.. Ömrü boyunca her yağmur sadece bir kez bedene bürünebilirdi.. Eğer doğru zamanda değilse , sonsuza dek kaybolurdu.. Hayır.. Hayır bunu düşünmek istemiyordu yağmur.. Sadece denemek istiyordu.. Doğru zaman olduğuna inanıp , bir bedene bürünmek istiyordu.. Asırlardır süren ömründe hep bu anı beklemişti.. İçindeki ses ona  İşte bu o ! Doğru zaman geldi !  desin diye bekliyordu.. Ve  şimdi içindeki sesi duyabiliyordu.. Her an daha çok yükseliyordu o ses.. Ama ya hepsi koca bir kandırmacaysa ? 

Yağmur sokaklarda düşünceli bir halde dolaşmaya başladı.. Düşünüyor,düşünüyor ve yine düşünüyordu.. Ne yapacağına bir an önce karar vermesi  gerekiyordu.. Eğer bu fırsatı kaçırırsa bir daha asla bir bedene bürünme şansı olmayabilirdi.. Eğer doğru an bu an ise kaçıramazdı .. Ama ya değilse !? Bu soru için için yiyordu onu.. Şüphe küçükte olsa asla doymak bilmez bir canavardı.. Küçükken yatağın altından çıkmaması için Tanrı'ya yalvarılan canavarlardan bile büyük.. 

Gözlerini kapattı yağmur.. Gök gürültüsü kulağında çınlıyor , beyninin kıvrımlarında dolaşıp,kanına karışıyordu.. Korkmaya başlamıştı yağmur.. O uğultulu gürüldeme hep korkuturdu onu.. Ama bir gölge gibi her an peşindeydi.. Damlalara hapis olduğundan beri sürekli diyardan diyara gidişinin,aslında kaçışının tek sebebiydi gök gürültüsü.. Ondan kaçmaktı bütün çabası.. Ama eğer bir vücuda bürüne bilirse artık kaçmak zorunda kalmayacaktı.. Sığınacağı bir liman olabilecekti.. Korkmayacaktı.. Ama emin olamıyordu..

Yanından geçen bir karaltı gördü.. Başı boş bir bedendi bu.. Sahibi yoktu.. Kimseye ait değildi.. Aynı kendisine benziyordu.. Derin bir nefes aldı yağmur.. Gözlerini kapadı.. 

Uzun bir sessizlik oldu.. Damlaların sesi yoktu, o ürkütücü uğultuda.. Olmuş muydu ? Başarmış mıydı ? Bedene bürüne bilmiş miydi ? Hissedebiliyor muydu artık ? 

Tanrım !

İçinde,sol tarafındaki kıpırtının ne demek olduğunu hatırlıyordu.. Damlalara hapis olmadan önce ruhu aynı kıpırtıyı hissediyordu.. Yüzyıllar olmuştu sanki.. 

Tanrım...

Ne muhteşem bir histi bu.. Yerde olduğunu fark etti.. Silinen sesler tekrar canlanmaya başladı.. Önce bir rüzgar uğultusu duyuldu.. Gri şehirdeki tüm yapraklar onun esintisine kapılıp uçuşmuştu.. Yüksek binaların , düz çatılarından bir kaç kara gölge uçuştu.. Kuşlar huzursuz olmuşlardı.. Yağmur damlaları tekrar yere düşmeye , seslerini boşlukta yankılamaya başladı..

Islandığını fark etti.. Yerden kalkıp,saçak altından yürümeye başladı.. Çok geçmeden adamın evindeydi.. İçeriye nasıl gireceğini bilmiyordu.. Kapıya dokundu.. Rahatsız edici bir gıcırtı duyuldu.. Adam yerinde kıpırdandı ve yattığının tersi yöne döndü.. Nefesini tutmuş olan kız bunu gözünü kırpmadan izledi.. Kapının açık oluşu bir işaretti belki de.. Evet, evet.. Öyle olmalıydı.. 

Küçük adımlarla içeriye girdi.. Arkasında çamurdan izler bıraktığının farkında değildi.. Sıralı ve sessiz adımlarla  tek odanın ortasında duran yatağa yaklaştı.. Her şey siyah beyazdı. Oda da yankılanan nefes sesleri bile.. 

Kız gülümsedi.. Başarmış mıydı ? Doğru zaman mıydı yani ? Belki renkleri kaybetmişti ama başarmıştı ! 

Adamı uyandırmamak için doğru düzgün nefes bile almıyordu... Gülümsemeye devam ediyordu ama ne yapacağını bilmiyordu.. Yorulduğunu hissetti.. Yatağı sarsmamaya dikkat ederek kenardaki boşluğa oturdu.. Adam tekrar kıpırdandı.. Yüz üstü döndü yatakta.. Bir eli yastığın altında duruyordu..Başı kıza dönüktü.. Gözleri hafifçe kıpırdandı.. Rüya görüyor olmalıydı.. Delice bir merak daha uyandı kızın içinde..

Ne görüyor acaba ? 

Kız daha fazla uzak duramadı.. Korkuyordu ama onun gerçek olduğuna inanmaya ihtiyacı vardı.. Elini dizinin üzerinden kaldırıp adama doğru uzattı.. Parmakları titriyordu.. Heyecanlıydı,meraklıydı,korkuyordu.. Ama vazgeçmeyecekti ! 

Onu uyandırmaktan ölesiye çekiniyordu.. Diyebileceği en ufak bir söz, yapabileceği bir açıklama yoktu.. Bir hırsız gibi girmişti hayatına.. Ve en değerli hazinesini çalmak istiyordu.. Kalbini mi ? Hayır.. O ruhunu istiyordu.. 

Parmak uçları adamın yanağına değmişti belli belirsiz.. Sıcaktı.. Hissediyordu.. Bir anda geri çekti parmaklarını.. Elleri çenesinin altında hasret dolu iki aşık gibi bir anda buluşmuş ve birbirine sıkıca sarınmıştı.. Derin bir nefes çekti içine.. Bir elini tekrar adama doğru uzattı.. Bu sefer şakağına değmişti parmakları.. Alışıyordu ona dokunmaya.. Gerçek olduğuna bütün hücreleriyle inanıyordu.. Tüy gibi bir dokunuşla parmakları adamın şakağından çenesine doğru uzun bir yol çizdi.. Parmak uçlarındaki ürperiş kızın hoşuna gitmişti.. Parmakları adamın hafiften çıkmaya başlayan sakallarına takılmıştı bir kaç saniyeliğine..

Adam hafiften kıpırdandı tekrar.. Kızın eli hala adamın yüzündeydi.. Adam gülümsedi ! Hala uyuyordu.. Belliydi bu.. Ama gülümsüyordu.. Huzurlu bir hali vardı.. Kız adamın hareketlenmesiyle tuttuğu nefesini yavaşça bıraktı.. Korkmuştu.. Bir süre kıpırdamadı .. Avucunu adamın yanağına yasladı.. Baş parmağıyla dudağından başlayıp elmacık kemiklerine kadar okşadı.. Adam yüzünde hissettiği sıcaklığa doğru çevirdi başını..Uyanmamıştı.. Sadece orada olduğunu hissetmişti.. Kız şansını zorlamak istedi.. Fazlasıyla yavaş hareketlerle adamın yanına uzandı..

Dışarıda yağmur hızlanmıştı.. Bir an da dolu bastırmıştı.. Yarı açık pencereden içeriye bir kaç yağmur damları süzülmüştü.. Sert bir rüzgar evi kolaçan edip geldiği gibi ansızın gitti.. Kız rahat bir nefes aldı.. Kalbi hızlı çarpıyordu.. Korku,heyecan,merak.. Hepsi birbirine girmişti..

Adam üşümüştü.. Yanında hissettiği sıcak bedene sokuldu.. Kız şaşırıp kalmıştı.. Adamın bir kolunun belini sardığını hissetti. Ardından kendine doğru çekildiğini.. Çok geçmeden boynunda ılık nefesi hissetti..Adam başını kızın sağ omuzunun üzerine yaslamış,biraz daha sokulup omuzu ile boynunu buluştuğu çukura gömmüştü yüzünü.. 

Ciğerlerine dolan koku mükemmeldi.. Ne tarifi vardı ne de eşi benzeri.. Öylesine tatlı,öylesine ferah ve benzersizdi ki adam neye uğradığını şaşırdı.. Yüzünde gezinen eli hissetti bir kez daha.. Uyanmaya yakın olduğunu biliyordu.. O hafif parmaklar çenesinden şakaklarına çıktı.. Ardından saçlarının üzerinde dolaştı.. Dudaklarına indi .. Varla yok arasında bir dokunuştu.. Hissettiğinden  emin olamadı..

Ve adam uyandı.. Yanındaki sıcaklık duruyordu.. Ama sarıldığı beden yok olmuştu.. Oysa ki emindi ! Buradaydı vardı ! Hala ciğerlerinde dolaşan koku,yastığın sola doğru çöküklüğü,çarşafın buruşukluğu.. Hepsi kanıttı ! Buradaydı ! Oysaki sevmişti.. Oysaki istemişti.. Emindi.. Bu sefer gerçekti .. Sevecekti, tapacaktı ! Tenine sonsuz harfler yazacaktı.. Gerçekti.. Hissetmişti.. 

Her şey bir rüyaydı.. Yağmur , bedene bürünememişti .. Belki de hiç var olamamıştı.. Sadece var olabileceğini sanmıştı.. 

Adam kendini tekrar beyaz çarşaflar arasına bıraktı.. Elleri yüzünü kapatıyordu.. Sağ gözünden bir damla yaş esaretten kurtulup,özgürlüğüne kavuştu.. Kirli sakallarına takılıp bin bir parçaya bölünürken adam , yüzünde hissettiği rüzgarla birlikte başını kapıya doğru çevirdi.. Yerdeki ayak izlerine çarptı gözlerini..

Belli belirsizdiler..İki ayrı yönde gidiyorlardı.. Biri kendine doğru gelirken , diğer yol uzaklaşıyordu.. 

Buradaydı ! Vardı ! Gerçekti ! 

10 Ekim 2011 Pazartesi

İstanbul da Aşk..





Karanlığa gömülmüş bir sahne şimdi istanbul..aşka göz yaşına susamış acımasız bir sevgili..
ellerini ellerine dolayıp bulutların hüznü altında yürüme vakti bu şehirde.
sarhoş nameler yükseliyor göge.
notalar birbirine dolanıp aşka düşüyorlar bicare.
konuşma vakti şimdi..
konuşarak susma vakti sevgili..

8 Ekim 2011 Cumartesi

Sende benim gibi..

Seviyor musun sende ben gibi şehrimi..
Ürkek,üzgün..ama hep güçlü..
Sende duyuyor musun uzaklardan gelen o ezgiyi..

Sıcak,yumuşak.flu..
Görüyor musun gök yüzündeki bulutları..
Şekiller yaratıyor musun her bir zerrelerinden..
Hissediyor musun tenine çarpan dalgaları sende ben gibi..

Varmışta yokmuş gibi..
Dokunuyor musun umutlara..

Arasında kuru bir gül unutulmuş defter gibi..
Sahi alıyor musun kokuyu.

İyotlu,siyah gibi de beyaz gibi hani..
Anlıyor musun sende ben gibi oynanan oyunları..

Kirli,iki yüzlü..
Var mısın gerçekten..
Var mıyım?

Türk uyuma !


En son bir yıl önce maç izlemiştim.. Hangi takım hatırlamıyorum bile.. Maçın sonunda lanet etmiş bir daha izlemeyeceğim demiştim.. Bu kadar dayanabildim.. Oturdum izlemeye başladım Türkiye- Almanya maçını..

En başından biliyordum.. Yenilecektik.. Çünkü adamların koşma hızı bile bizimkilerin iki-üç katı.. Ama ne mucizeler yarattı bu millet..Bunu mu yapamayacağız diye düşündüm..

Maçı izledim.. Yanımda babam.. Maçı izleyenler görmüşlerdir zaten..Beş tane falan gol pisi pisine,santimetreyle kaçtı.. Canları sağ olsun..Güzel güzel afiyetle golleri yedik .. Yine canları sağ olsun..

Evet .. Canları sağ olsun..

Tamam maç esnasında çok kızdım..Twitter ve Facebook'ta durumlarımı görseniz çıldırmış yazık dersiniz.. Ama sonradan baktım.. Durdum.. Düşündüm.. Neden böyle dedim ..

Almanlar insan değil mi ? İnsan !
Bizimkiler insan değil mi ? İnsan !

Her insan çalışamaz mı ? Çalışır.
Bizimkiler çalışamaz mı ? Çalışır..
Her insan çalışınca başaramaz mı ? Başarır..
Bizimkiler çalışınca başaramaz mı ? Başaramazlar..Çünkü başarmaya yeni bir anlam katıp Dünya'daki düzeni yerle bir eder,kendi düzenlerini baştan kurarlar..

Bunu tüm Dünya'ya ezberletmiş bir milletiz biz değil mi ? Bir Türk tüm dünyaya bedel..

Laf arasında söyleyeyim bunları söylüyorum diye milliyetçi , her tarafından Türklük akan, Atam da atam , Milletim de milletim diye gezen biri değilim ortalıkta..

Ama birisi gelip de gözümün içine soka soka milletime,insanıma laf ediyorsa susamıyorum.. Zaten susmayı seven biri değilim.. Hadsizin biri gelip konuşunca benim de cinlerim tepeme çıkıyor..

Facebook'ta yazdığım bir durumdan sonra çok eskilerden kalma,durup dururken hatırlamayacağım bir arkadaş geldi dediklerime laf söyledi..Ben başka bir arkadaşımla takım berbat olsa da çalışıp düzeltileceğini söylüyordum..Bunca parayı alıyorlar da ne yapıyorlar..Boşuna mı ? dedim.. Arkadaş bir şeyler söyledi ben bir şeyler söyledim.. Olay Türk milletine geldi.. Bu bir takım işi..Destekse destek , milletse millet..Varımızla yoğumuzla yanlarındayız.. dedim.. Kız senin demen ile olsaydı ile başlayan bir konuşmayı parçalanmışız parçalanacağımız kadar deyip bitirdi..
Delirdiğim nokta orasıydı.Kırılma noktası derler ya hani..Aynısının sarışını işte..

Kız o birlik ruhu sende var galiba..Git aşıla.. dedi.. Ki bu kişi bir zamanlar vatan,millet diye ölen biriydi.. O eskidenmiş..Bitti artık..Parçalandık..Görüntü ortada.. dedi..

Parçalanırız abi ! Sen bir taraflarının korkusuna sahte çürük raporu çıkarıp askere gitmezsen, okulunu bin beş yüz senede bitirip,bir baltaya sap olmazsan,kendine sonra da milletine güvenmezsen parçalanırız ! Doğru !

Hata niye hep başkasında aranıyor ? Neden dönüp kendine bakmıyor insan ? Parçalandık ne demek ya ! Türksün sen ! Türkler vatanıyla milletiyle bir bütündür ! Sen bunu kabul ettin.. Bunu söyledin yıllarca.. 130 yaşındaki Ata sana bunu öğretti ! Sen onun emanetçisisin ! Nasıl söylersin bunu !?
Yıllar önce , bir adam çıktı vatan da millette birdir ! ayrılmaz bütündür ! dedi.. Senin ne haddine bunun tersini söylemek , söylemeyi geçtim inanmak ! Nerede Atamızın vatanı emanet ettiği gençlik !

Uyuma Türk ! Uyuma ! Diline sahip çık ! Gencine sahip çık ! Bu vatan senin ! Senin dedelerinin kanıyla sulandı bu topraklar ! El oğlu gelip basamaz öyle keyfince ! İzin verme..!
Türk Uyuma !!


7 Ekim 2011 Cuma

Uçan Balon..

Zamansızlıktan nefret ediyorum.. Bir haftadan beri bilgisayar başına oturup şu yazıyı yazmak için çatlıyorum.. Bir türlü vakit bulupta yazamadım.. İzninizle iki dakika atarlanacağım kendi kendime..

"Lan cimcime ! Bu kadar çalışıp,zamansız kalıp,yemek yemeyi bile unutup ders çalıştığın halde sınavı kazanamazsan var ya çin işkencesi yaparım sana.. Henüz alınmamış fotoğraf makineni duvardan duvara atar,üzerine çıkar ezer parçalarım.. !"

Teşekkür ederim =) Malumunuz büyük bir hızla okul-dersane ikilisiyle baş etmeye uğraşıyorum.. Uzaktan bakınca  yapması,başarması cidden çok kolay geliyordu.. Ama ne yazık ki öyle değilmiş.. Köpek gibi çalışmadan hiç bir ders aklına girniyormuş,can sıkıntısından gebersende,uykusuzluktan sızıp kalacak olsan bile o dersi paşa paşa dinlemen gerekiyormuş.. Olsun razıyım.. Bol bol atarlanıp,isyan çeksem de ben o sınavı kazanıp üniversiteye gitmek istiyorsam dayanmam gerekiyor..

Geçen pazartesi okul açıldı.. Gittik.. oturduk.. ders işledik.. Sonra ders aralarında okula kim gelmiş,kim gitmiş onun analizini yaptık.. Yeni gelen jenerasyon çok küçükmüş yahu.. Gören ilk okul çocuğu sanır.. Ama hepsinin etekleri kasıklarında maşallah.. Erkekler desen " liseyim lan " havasındalar.. Okul dediğin öyle ilginç bir ortam işte..

Bense sıkıntıdan bunalmış bir halde her aklıma  geleni yapıyorum..  Bazı yaptıklarım insanlara daha doğrusu arkadaş dediğim insanlara garip geliyor.. Belki de garip değil de ilginç..

Geçenlerde dersaneden yorgun argın çıkmış otobüs durağına gitmek için yürüyordum.. Kolumda asılı olan çanta bile o kadar ağır geliyordu ki.. Sonra bir baktım karşım da bir sürü balon.. Ama cidden bir sürü.. Adımlarımı hızlandırıp gittim adamın yanına.. Garipsedi..

-Buyrun ?

-Şu maviyi istiyorum.. En tepedekini..

-Anlamadım ?

-En tepedeki balonu istiyorum ?

Adam öyle baktı yüzüme.. Bir an şaşırdım bende ne oluyor diye.. Balon istiyordum alt tarafı..Hani anlaşılmaz bir şekilde de konuşmuyorum ki. Gayet normal bir konuşmayla söylüyorum adama..

Biz orada dikiliyoruz adamla.. O bana bakıyor ben ona. En sonunda adam balonları aşağıya çekti.. Güldü sonra..

-Mavi olmasa olmaz mı ?

-Olmaz.

-Çok yukarıda o. Onu alırsam diğerleri uçacak..

-Tamam şu altta ki pembe olsun o zaman.

Elindeki iplerden bir tanesini çekiverdi hızla.. Diğer balonlar yükselirken pembe , üzeri renkli balon diğerlerinden ayrıldı. Adam bana uzatırken hala gülümsüyordu. Parayı uzattım.. Adam aldı. İyi günler diledim ve yoluma devam ettim..

Ama sevinçliydim..Nereden baksanız bir-iki yıl olmuştu balonum olmayalı. Hemde uçan balon !
Bir anda arkamdan gelen tanıdık üç ses duydum. Dersaneden üç kız arkadaşım sesleniyordu bana. Üçünü de severim. Neşeli kızlar.

-Cimcime iyi misin ?

dedi biri.

-Çok iyiyim ?

-O balon ne ?

-Uçan balon ?

-Gerçekten mi !? Senin elinde ne işi var yahu ?

-Tutmazsam uçar ?

-off..

Öyle ilginç bir konuşma geçti aramızda. Kızlar gülüştü falan. Onlarda şaşkın. Daha yeni tanıyorlar beni. Nereden bilsinler aklıma eseni yaptığımı. Baktım çok durduk ortalıkta aşağıya doğru yürümeye devam ettim. Onlarda peşimden. Kızlardan daha yakın olduğum 3 numaralı arkadaş balonun ipinden çekiştiriyor. Benimle birlikte olayın keyfine varıyordu. Diğerleri ise biz büyüdük havasındalardı. Üzüldüm. Çünkü büyümek uçan balona sahip olamamaksa ben asla büyümeyeceğim..

Duraklara gidene kadar hiç tanımadığım yüzlerce insana gülümsedim. Kimisinin yüzünde şaşkın , kimisin de imrenen , kimisinde ise adlandıramadığım bir gülüş vardı.

Garipsemişlerdi benim yaşımdaki bir kızın elinde uçmasın diye sıkı sıkı tuttuğu pembe uçan balonu. Ama bazısı da aynısını yapmak istemişti.. Bakışlarından , duruşlarından anlaşılıyordu. Ama onlarda şu "toplum baskısı" denilen saçmalık yüzünden bunu yapamıyorlardı. Onlar büyümüştü ve uçan balon çocuk işiydi.

Hayır ! Değil. Büyümek içindeki çocuğu öldürmek değildir. Eğer öyleyse bile ben öldürmeyeceğim ! Aklıma her estiğinde uçan balonum olacak, daha milyon kez pamuk şekercinin peşinden koşturacağım,gördüğüm parklardan bir kaç dakika bile olsa salıncağa bineceğim ve lunaparka gideceğim !

Bu zevksiz,acı dolu dünyada ben güleceğim. Siz de deneyin.. Mutlu olacaksınız. Garipseneceksiniz belki ama mutlu olacaksınız. Sadece bir kaç dakika bile olsa içinizdeki o öldürmeye çalıştığınız çocuğu dinleyin..Masum olan o. Onu dinleyin gerçekten mutlu olacaksınız..

Otobüs durağına geldiğimizde birden balonun çekiştirildiğini hissettim..İpinden çekiyordu birisi. Çocukça bir hırçınlıkla arkamı döndüm.. Gri takım elbiseli bir adam balonumla oynuyordu..Hafifçe çektirip geri bıraktı..

-Kızma. Sadece gerçek misin merak ettim.

dedi.. Bu sefer ben şaşırdım. İltifat mı yoksa alay mı idrak edememiştim ilk başta. Sonra adam yanımdan geçti.

-Hep gerçek kal.

dedi.. O zaman anladım. İltifattı. ve oda gerçek olmayı istiyordu. Umarım bir gün gerçek olursun.

Kızlar kendi binecekleri otobüsün peronuna giderken ben 8E'nin hareket etmek üzere olduğunu fark ettim.. 8E adlı otobüse karşı büyük bir ilgim sevgim var.Ondan  başka otobüse binsem eve giderken yada dersaneye giderken ihanet etmiş gibi hissediyorum =)

Otobüse koştura koştura yetiştim..Kapıdan girdiğimde üç-beş kişi vardı içeride. Hepsi balonuma bakıyordu. Evet bana değil balonuma. Kartı okutup en arkadaki koltuğa geçip oturdum. Otobüse binen neredeyse her kişinin ilk söyledi şey aynıydı.

-Balon mu o ?

Komiğime gidiyordu insanların şaşırması. Umursamadım pek.. Üç durak geçtik ve trafik tıkandı. O sırada bir arkadaşım balonum hakkında yorum yapıyordu.

-Kendine müslüman. Bana yok mu ?

-Sen bana al ben sana alırım sonra.

-Sen almışsın ya zaten !

-Olsun fazla balon göz çıkarmaz.Sen cimriysen bilemem tabi.

Bu arkadaşım bir erkekti ve beni tanıyan,aklıma geleni yaptığımı bilen biriydi. Gülüp geçti bu söylediklerime. Ama sözü var. Balon alacak bana.

Mesajı gönderip camdan dışarı baktım. Şaşırdım ilk başta ve sonrada utandım. Hemen yanımızda duran arabadaki adam beni izliyordu. Gözü arada balona kayıyor sonra bana bakıyordu tekrar. Ben bunu bir anda fark edince utanmıştım. Başımı başka tarafa çevirdim. Ama dayanamadım. Baktım tekrar. Hala bendeydi adamın gözleri. Utandığımı anladı sanırım. Gülümsedi. Sonra ben gülümsedim. Gözleriyle balonu işaret etti gülümserken. Gamzeleri vardı. Omuz silktim başımı hafif yana eğip. Gözlerini yumdu bir kaç saniye. Gülümsüyordu hala.Gamzeleri belirginleşmişti iyice. Gözlerini açıp bir kaç kez salladı başını..

-İyi yaptın.

Diyordu sanki. Evet bence de iyi yapmıştım. Trafik açılana kadar beni izledi. Bende onu. Düşünüyordu. İçinden bir şeyler geçiriyordu. Bende düşünüyordum. İçimden sayısız kelime geçiyordu. Bir an  otobüsten inip ne düşünüyorsun demek istedim. Ama otobüs hareket etti. Biz uzaklaştık o kaldı. Kimsin ? Nasıl birisin bilmiyorum. Ama hep gülümsemelisin..

Öyleydi işte. Sadece bir balon koca bir gün hatta peş peşe bir kaç gün beni gülümsetti. Mutlu olmama belki de birilerini mutlu etmeme sebep oldu.

İsteyen istediği kadar garipsesin ya da istediğini düşünsün. Ben böyle gerçekten mutluyum. Hayat başkaları ne diyecek diye düşünmek için çok kısa. Eğer bir şeyden eminsen ve onu istiyorsan korkma ! Sadece yap.

Mutlu olacaksın !

Güzel-miş..



                                                                                                      bana aittir..
Bu gün gerçekten güzeldi..


Dersaneye gittim okullar tatil olduğu için.. Bütün oradaydım.. Ama denizin dalgaları ve batmakta olan güzel o kadar mükemmeldi ki , çekimlerine karşı koyamadım.. İstanbul'a karşı koymak kimin haddine ?


Koşar adım indim sahile.. Bilen vardır.. Kadıköy sahilin kayalık olan bir kısmı var Haldun Taner'den ileriye doğru yürüyünce.. Oraya gittim.. Yanımda kardeşim dediğim güzel insan.. Bugünün anısına bir amcanın sattığı bir liralık bilekliklerden aldık.. Benimkinin üzerinde bir tane anahtar var.. Küçücük.. Onu birine vereceğim.. Hak eden birine.. Evet.. Büyük bir anlamı var o anahtarın..


Neyse.. Oturduk.. Uzun uzun konuştuk.. O anlattı ben dinledim.. Ben anlattım o dinledi.. Mükemmel bir hava vardı bu gün.. Güneş tam karşımızda denize gömülüyor,önününden küçüklü , büyüklü gemiler geçiyor..


Sohbetin güzelliğinden mi yoksa İstanbul'un büyüsünden mi bilinmez zaman çok hızlı geçti..Tam kalktık karınlarımızı doyurmaya gidiyorduk ki kalemi aldım elime ve yazmaya başladım..


Kocaman bir kayanın üzerinde oturmuştuk..Düz yerlerine sevdiklerimin isimlerini yazdım..Siyah bir kalemle hemde..İstanbul'a bir izde biz bırakmış olduk..Gittikçe o kayaya oturacağım artık..Umarım sevdiğim insanlar o kayayı dolduracak kadar çok olur..


Bir kaç saat önce yeni bir blog keşfettim.. Erkin Tura'ya ait bu blog..Kendisinin komik ve eğlenceli olduğunu biliyordum..Ama kaleminin bu denli güçlü olduğunu hiç tahmin etmezdim..Söylemeden edemeyeceğim kendisi benim nikah şekeri&davetiyesi sponsorumdur.. =) Koleksiyon yapmakta olduğum için nikah şekerlerini  benim için saklamakta..Ama midesindee =)


Her neyse..Ne diyorduk ? Hah kalem diyorduk..Henüz yeni açtığı bloguna bir kaç yazısını eklemiş..Durur mu meraklı melahat taze taze okudum hepsini..Adam aşkı daha doğrusu bir ilişkiyi baştan aşağıya öyle bir anlatmış ki..Nutku tutuluyor insanın..Ve -mış diyor kalem.. Yine aşkı anlatıyor..Aslında aşkı değil aşkın insanı getirdiği hali anlatıyor..Sonra İzmir gibi bir kız sevdim diyor..Ama nasıl diyor..Son iki mısra çok hoşuma gitti..Sizinlede paylaşayım hemen..


"sonsuzluktu seni koyduğum yer izmirin sokaklarında,
izmir; aşktır,ben izmirli, sen ne oluyorsun şimdi ?"



Ben çok çok çok çok beğendim..İnce ince işliyor sözcükleri aklınıza..Harfleri teker teker seçip eşsiz sözcükler haline getiriyor..Sonra onları birleştirip cümleler yapıyor..Sırasıyla örüyor o güzelim duguları..Hiç istemese bile,korksa da sevesi,aşık olası geliyor insanın..Bir yudum kahve gibi..Batmaktaki güneş gibi..


Sizi de bekleriz bloguna..
Öyle işte..Bugün de böyle geçti..


Güzel..Güzeldi..Güzel-miş..


Gitmeden önce bir kaç dize bırakıyorum size..
Aklıma kazındı..Çıkmıyor bir türlü.


geceye sürgün olan bizdik
öykümüz aşkla başlamıştı
ve ayrılıkla bitiyordu bütün romanlarımız
geceydi 



Gecenin şarkısı..

4 Ekim 2011 Salı

Susarak Konuşalım..

bunu ve şunu
Ablama bir keresinde Şu oyunculara hayranım , nasıl ağlıyorlar öyle sessiz sedasız.. demiştim..Bugün anladım..İnsan derinden yaralandıysa ağlayabiliyormuş sessiz sedasız..Gözünden akan yaşları bile fark etmiyormuş..Nice zaman geçince bir anda geliyormuş kendine..Ağlıyorum.. diyormuş..


Ben ağlarım..Çok ağlarım..Daha doğrusu ağlardım..Kolaydı beni ağlatmak..Ama gün geçtikçe ve neler yapabileceğimi fark ettikçe çelikten bir zırh örmeyi öğrenmiştim..Kendime,gözlerime,gülüşüme,hayallerime..Kalbime..


Ama bilmiyordum ki o zırhı delip geçenler büyük yaralar bırakırmış ardında diye..Takip edenler az çok biliyor..Kolay severim ben..Hemen severim hemde..Esirgeyemem de sevgimi..Öldürene kadar severim..Sevdiğim için sevdiklerim için kendimden bile vazgeçebilirim..


Hep öyle oluyor zaten..Bakıyorum geriye..Çokta uzun bir ömrüm yok henüz..Ama geride bırakılmış o kadar çok kırgınlık var ki..Bazısı yanlış adamları sevmekten,bazıları çok güvenmekten..


Hani dizilerde masum kıza hep denir ya herkesi kendin gibi sanıyorsun  diye..Bende öyle yapıyorum sanırım..Ama biliyorum ki ben asla masum olmadım..Olamam da..


Yine de gurur duyuyorum kendimle..Kimsenin sevgilini ayartmadım,hiç bir arkadaşımı şu yada bu sebepten sırtından vurmadım,bana ihtiyacı olan birini dımdızlak ortada bırakmadım,gülümsemeyen bir kişi bile görsem onu güldürene kadar uğraştım,mutsuz olan insanlara tahammülüm yok - sürekli mutsuz biri olmamdan kaynaklı - o yüzden hayatıma ufacık bir köşeden bile tutunuyor olsa herkesi mutlu etmeye uğraştım .. Bunların hepsini de başardım !


Çünkü kimsenin yanında ağlamadım..Hep gülümsedim..Hep mutlu gözüktüm..Hep iyi oldum..Öyle de devam edecek..Biliyorum yorulacağım..Hatta yoruldum bile..


Ama bu aramızda kalsın..Çünkü bunu kendime söylersem pes ederim..Pes edersem,nefes alamam..Doğduğum günden beri savaşıyorum..Savaşmayı bırakamam..


Fakat ara sıra gevşiyorum..Durup dururken çöküyorum yatağımın ortasına..Ve ağlıyorum..Geçiyor gidiyor sonra..Uzun bir aradan sonra ilk defa bugün ağladığım kadar ağladım..Çünkü bu son darbe çok ağır geldi..Tanımasam,yüzünü hiç görmesem bile ben o kızı seviyordum..Mutlu olsun diye her şeyi yapabilirdim..Elimden geldiğince de yaptım..Çünkü onu cidden sevdim..Biraz bana benziyordu.. Hep yara almıştı hayattan.. Bende yara alıyordum.. Sürekli kan kaybediyordum..Bari o biraz olsun mutlu olsun istedim..
Ama o mutsuz olmamak adına beni tek kalem de silebildi..Hemde zerre kadar suçum yok..


Belki de iyi oldu..Ona tam iki gece önce bu saatlerde bir şey söyledim..Ardından dedim ki bir kez daha öğrendim erkeklere güven olmayacağını .. Anlaşılan eksik söyledim.. 


İnsana güven olmaz..Netice de çiğ süt emmiş..


Ama biliyorum..Ben yine güveneceğim..Emin değilim aşkın gözlerine tekrar bile-isteye bakar mıyım ? Çünkü korkuyorum ondan artık..Darmadağın olmak yoruyor beni.. Herkesi yorar gerçi..Ama uzunca bir süre bana gelsin diye uğraşmayacağım..Belki de aşk beni sevmiyordur..Kim bilir ki ?


Twitter'daki bir takipçimle konuştum bir kaç cümle..O da mutsuz,bende..En sonunda karar verdik..Susarak konuşalım diye..En iyisi o..


Az önce söylediklerimle çelişecek belki ama..Şu anda içimden tam olarak geçen ne biliyor musunuz ?


O hiç adını bilmediğim,henüz tanışmadığım ama beni gerçekten seveceğini bildiğim adamın yanında olmak..Başımı dizlerine koyup,sessiz sedasız ağlamak..O tek kelime etmeden saçlarımı okşayacak..Çünkü bilecek saçlarımla oynanması sakinleştirir beni..Güzel olmasa bile duymaktan ömür boyu vazgeçemeyeceğim sesiyle usulca mırıldanacak aklına gelen şarkıyı..Gözyaşlarım pantolonunu ıslatacak belki..Ama o umursamayacak..Çünkü sevecek beni..Sonra gözlerim kapanacak..Ben uykuya dalacağım..Yanaklarımdaki yaş izlerini silecek parmaklarının tersiyle..Sonra gülümseyecek..Çünkü o beni sevecek...



3 Ekim 2011 Pazartesi

Salak Cimcime !

Fazlasıyla kısa bir post olacak..

Sadece kendime küfretmek , ne kadar orospu bir kişiliğe sahip olduğumu söylemek istedim..Öyle ya ben öyle salak , öyle orospu bir insanım ki gülsün diye yapmadığım bir maymunluk kaldığı arkadaşımı sevgilisi aldatıyor hemde benimle aldatıyor diye uyardım !

Ne kadar orospu bir şahsiyetim değil mi millet ! O kadar orospuyum ki yüzü bile görmediğim sadece adını bildiğim tüm yaşantısını ve öküz sevgilisini blogunda yazdıklarından gördüğüm "arkadaşım!" dediğim kıza gidip söylüyor sevgilin bunu yapıyor diye !

Ama yook söylemeyeceksin arkadaş..Söylemeyeceksin bırakacaksın boynuzlansın binlerce kez ! Acısını hissetsin sonra depresyonlara girsin çıkamasın ! Anca o zaman arkadaş olursun millete zaten ! Öbür türlü yok ! Doğruyu söyle yeter dokuzuncu köyden de kovulursun dokuz milyonuncu köyden de !

Ama gerçekten merak ediyorum ! Hak ettim mi ben bunu ? Gittim söyledim diye görülmek,duyulmak istenmeyen kız olmayı hak ettim mi !

Bundan sonra kim olursa tanımam ! İster aldatılsın ister başka bir halt olsun tek kelime etmeyeceğim ! Nasılsa kuyruk acısıyla gelirler.. O zaman görürsünüz arkadaş kimmiş diye !

Hepinizin huzurunda "o kıza" çok teşekkür ediyorum ! İnsanların adi yüzünü bir kez daha bana gösterdiği,kimseye güvenmemem gerektiğini hatırlattığı için !

Allah hepinizi nasıl biliyorsa öyle yapsın !

Eylül'de İstanbul'un Gözyaşları..

Hani olur ya..sabah uyanırsınız ve yapmak istediğiniz hiç birşey olmaz..
İsteseniz bile yapacak gücünüz , isteğiniz olmaz..
Bende bir kaç gündür öyleydim işte..
Sebeplerim de vardı..


İstanbul üzgün ve yorgundu..İnsanlar onu çok yormuş belli ki..Nefes almaya bile gücü yoktu..Sadece ağlıyordu günlerdir..Onun canını çok yakmışlar..Hala da yakıyorlar..Ama yapacağı bir şey yok..Razı olmak zorunda çünkü bu asırlardır böyle..Biri gelir İstanbul'un bağrına kurulur..Onu sever,sever,sever..Sonra puuff ! Yok olur..Siz hiç İstanbul'un buna itiraz ettiğini gördünüz mü ?


Ben hiç görmedim..Benim şehrim hep ağlar..Ama isyan etmez..Şimdi ki insanlar gibi de canı yandığında ya da kuyruğuna basıldığında başkalarından çıkarmaz acısını..Yine de insanlar hep suçu onda bulur..


İstanbul şöyle,İstanbul böyle..


İstanbul hiçte öyle anlattığınız gibi bir yer değil ! İstanbul onca şerefsize bağrını açmak zorunda olduğu halde gıdını çıkarmadan,sadece ağlayarak kaderine razı geliyor..


Ama siz bunun kıymetini bile bilmiyorsunuz..
Nice adamlar/kadınlar aldatıyor sizi..
Suçu İstanbul'da buluyorsunuz..Binbir küfür yağdırıyorsunuz..Deyim yerindeyse duvardan duvara  vuruyorsunuz ..Ama İstabul'u..Tek suçu sizi bütün pisliğinize rağmen kabul etmesi..


Nice arkadaşlarınız sırtınızdan vuruyor sizi bir hiç yada piç uğruna..
Yine suçlu İstanbul ! Öyle ya insanları bozan hep İstanbul..Sanki o gelip diyor git en yakın dostunu sevgilisiyle aldat,o da üzüntüden gebersin, diye..


Nice şairler satılara döktü en adi yakıştırmalarla..Sanki bir suçu varmış gibi..Sanki günahkarmış gibi..Kendi kara lekelerine bakmadan hep suçladılar onu..


"Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; 
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi! "


Nasıl felaket olur ki şehri şahane ? Nasıl suçlarsınız onu böyle delicesine ? Daha yeni doğmuş masum bir bebek o ! Her sabah güneşle yeniden doğan bir bebek...Her gece,her birinizi ayrı ayrı şefkatli kollarına alan bir anne o !


Nasıl olur da onu bu kadar kötülersiniz ? Tek suçu sevmekken sizi nedendir bu nefret ? Ne yaptı da hak etti bunu..Şairler şairi Fikret ! Sen söyle rahat mıdır vicdanın bir masumun günahını almışken ? 


Ama hep böyle değil midir ? Hem iyi olanın kuyusu kazılmaz mı ? Hey gibi hey..Ne canlar gitti bu şehir uğruna..Ne aşklar bitti ! Kimler gurbetten döndü bu şehre aşka..özlemle..Kimler pılını pırtısını toplayıp gitti kaçarcasına !




Eylül'ün göz yaşları var yine şehrimde..
Yüksek semalarda karanlık bulutlar geziniyor..
Yakmışlar yine şehrimin canını ,
Sessiz sessiz ağlıyor..


Ey şahaneler şahanesi,Ey şehirlerin gözdesi..Üzülme..Gün gelir anlaşılır değerin..Gün gelir seni kötüleyenler eğerler başlarını önüne..Ama sen sakın , sakın ha eğme yüzünü yere..Alnın açık senin !


Gün gelecek kara ile ak belli olacak..O gün...O gün bayram olacak şehrim..Kötü günler son bulacak..Siz o gün  bayramı kutlamayı görün..


Ha..Unutmadan..

Şimdi yeni bir misafir geliyor şehrime..Çok değil bir kaç saat içinde şehrimde olacak..Belki de yeni yuvası olacak burası onun..


Korkutmayın onu da..Yapmayın olur mu ?..Şehrim sevecek onu..Yüzüne gülecek..Eğer varsa bahtında güzellikler,İstanbul onu da kollarının arasına alacak..Belki ağır sınavlardan geçirecek onu..Ama huyudur şehrimin..Kimin ne olduğunu anlamak için yapar öyle sınavlar..Hak etmeyene nefes aldırmaz..Ama hak edeni öyle çıkarır ki göklere..Ne siz sorun..Ne ben söyleyeyim..


Şimdiden hoşgeldin şehrime Lazanya'm.. =)


Bu da yazının şarkısı..



1 Ekim 2011 Cumartesi

Üşüyorum sevgilim..

Üşüyorum sevgilim..
Hava soğuk..
Senin gözlerinden bile soğuk..
Yağmur yağıyor ince ince..
Saçlarımda takılı bir kaç damla..
Onlar bile yanımda..
Ayrılmıyorlar gitmiyorlar uzaklara..
En fazla gözlerime gidiyorlar, o kadar..
Onlar bile senden çok seviyor beni sevgilim.
Üşütseler de sadıklar tenime..
Bir bakışı , bir gülüşü esirgemiyorlar..

Üşüyorum sevgilim..
Hava karardıkça kararıyor..
Yüreğimi sardı yine bulutlar..
Sert rüzgarlar esiyor içimde..
Sokak lambasının altında bir kedi..
Solgun ışığın altında duruyor öylece..
Ama yalnız değil..
O bile yalnız değil sevgilim..
Sen neredesin ?
Hangi tenin günahına bulanıyor dudakların şimdi ?

Üşüyorum sevgilim..
Gök gürlüyor..
Korkuyorum..
Gömüldükçe gömülüyorum yalnızlığa..
Şimşekler aydınlatıyor gök yüzündeki kara lekeleri..
Uzakta bir yerde köpekler uluyor sevgilim..
Yalnızlığıma, sensizliğime isyan ediyorlar sanki..

Üşüyorum sevgilim..
Ellerim üşüyor..
Rüzgarda savrulan bir yaprak gibi yüreğim..
Aşkının duvarlarına çarpıp duruyor..
Canımı yakıyorsun sevgilim..
Gelmen çok mu zor ?

Üşüyorum sevgilim..
Ne adın belli ne cismin..
Ama ben özlüyorum seni..
Belki yalnızlıktan..
Belki korkudan..

Üşüyorum sevgilim..