3 Ekim 2011 Pazartesi

Eylül'de İstanbul'un Gözyaşları..

Hani olur ya..sabah uyanırsınız ve yapmak istediğiniz hiç birşey olmaz..
İsteseniz bile yapacak gücünüz , isteğiniz olmaz..
Bende bir kaç gündür öyleydim işte..
Sebeplerim de vardı..


İstanbul üzgün ve yorgundu..İnsanlar onu çok yormuş belli ki..Nefes almaya bile gücü yoktu..Sadece ağlıyordu günlerdir..Onun canını çok yakmışlar..Hala da yakıyorlar..Ama yapacağı bir şey yok..Razı olmak zorunda çünkü bu asırlardır böyle..Biri gelir İstanbul'un bağrına kurulur..Onu sever,sever,sever..Sonra puuff ! Yok olur..Siz hiç İstanbul'un buna itiraz ettiğini gördünüz mü ?


Ben hiç görmedim..Benim şehrim hep ağlar..Ama isyan etmez..Şimdi ki insanlar gibi de canı yandığında ya da kuyruğuna basıldığında başkalarından çıkarmaz acısını..Yine de insanlar hep suçu onda bulur..


İstanbul şöyle,İstanbul böyle..


İstanbul hiçte öyle anlattığınız gibi bir yer değil ! İstanbul onca şerefsize bağrını açmak zorunda olduğu halde gıdını çıkarmadan,sadece ağlayarak kaderine razı geliyor..


Ama siz bunun kıymetini bile bilmiyorsunuz..
Nice adamlar/kadınlar aldatıyor sizi..
Suçu İstanbul'da buluyorsunuz..Binbir küfür yağdırıyorsunuz..Deyim yerindeyse duvardan duvara  vuruyorsunuz ..Ama İstabul'u..Tek suçu sizi bütün pisliğinize rağmen kabul etmesi..


Nice arkadaşlarınız sırtınızdan vuruyor sizi bir hiç yada piç uğruna..
Yine suçlu İstanbul ! Öyle ya insanları bozan hep İstanbul..Sanki o gelip diyor git en yakın dostunu sevgilisiyle aldat,o da üzüntüden gebersin, diye..


Nice şairler satılara döktü en adi yakıştırmalarla..Sanki bir suçu varmış gibi..Sanki günahkarmış gibi..Kendi kara lekelerine bakmadan hep suçladılar onu..


"Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; 
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi! "


Nasıl felaket olur ki şehri şahane ? Nasıl suçlarsınız onu böyle delicesine ? Daha yeni doğmuş masum bir bebek o ! Her sabah güneşle yeniden doğan bir bebek...Her gece,her birinizi ayrı ayrı şefkatli kollarına alan bir anne o !


Nasıl olur da onu bu kadar kötülersiniz ? Tek suçu sevmekken sizi nedendir bu nefret ? Ne yaptı da hak etti bunu..Şairler şairi Fikret ! Sen söyle rahat mıdır vicdanın bir masumun günahını almışken ? 


Ama hep böyle değil midir ? Hem iyi olanın kuyusu kazılmaz mı ? Hey gibi hey..Ne canlar gitti bu şehir uğruna..Ne aşklar bitti ! Kimler gurbetten döndü bu şehre aşka..özlemle..Kimler pılını pırtısını toplayıp gitti kaçarcasına !




Eylül'ün göz yaşları var yine şehrimde..
Yüksek semalarda karanlık bulutlar geziniyor..
Yakmışlar yine şehrimin canını ,
Sessiz sessiz ağlıyor..


Ey şahaneler şahanesi,Ey şehirlerin gözdesi..Üzülme..Gün gelir anlaşılır değerin..Gün gelir seni kötüleyenler eğerler başlarını önüne..Ama sen sakın , sakın ha eğme yüzünü yere..Alnın açık senin !


Gün gelecek kara ile ak belli olacak..O gün...O gün bayram olacak şehrim..Kötü günler son bulacak..Siz o gün  bayramı kutlamayı görün..


Ha..Unutmadan..

Şimdi yeni bir misafir geliyor şehrime..Çok değil bir kaç saat içinde şehrimde olacak..Belki de yeni yuvası olacak burası onun..


Korkutmayın onu da..Yapmayın olur mu ?..Şehrim sevecek onu..Yüzüne gülecek..Eğer varsa bahtında güzellikler,İstanbul onu da kollarının arasına alacak..Belki ağır sınavlardan geçirecek onu..Ama huyudur şehrimin..Kimin ne olduğunu anlamak için yapar öyle sınavlar..Hak etmeyene nefes aldırmaz..Ama hak edeni öyle çıkarır ki göklere..Ne siz sorun..Ne ben söyleyeyim..


Şimdiden hoşgeldin şehrime Lazanya'm.. =)


Bu da yazının şarkısı..



Hiç yorum yok: