29 Nisan 2012 Pazar

Uzun zaman oldu..

Uzun zaman oldu tek bir satır bile yazmayalı.
Aslında çok şey için diyebiliyorum bunu.. "Uzun zaman oldu.."

Başımı kaldırıp gök yüzüne bakmayalı,
Sahile gidip denizi uzun uzun izlemeyeli,
Giderek ağırlaşan yükümü biriyle paylaşmayalı,
Doya doya ağlamayalı,
İçimdeki kırgınlığı tamir etmekten vazgeçeli,
İçten gülmeyeli,
Çok çok çok uzun zaman oldu.

Ama ne yalan söyleyeyim son günler de bunların hepsini rahatlıkla yapabiliyorum ve yapmaya devam etmeyi diliyorum.Dün gece uyurken bile dudaklarımda öyle içten bir gülümseyiş vardı ki artık gri rüyalarım bile renklenmeye başladı.

Bay Gizem hayatımdan tamamen çıktı.. Ve sanırım yavaş yavaş normale dönebilmemin sebebi de bu.. Aslında o hayatımdan gideli çook uzun bir zaman oldu. Ama nasıl anlatsam, hani ağrı kesici içersiniz ve ilacın kanınıza karışıp, tekrar vücudunuzdan atılması uzun sürer ya , aynı onun gibiydi işte. Kalbime karışan gizemin silinip atılması için zaman gerekiyordu. Bende o zamanı doldurdum.

Şu sıralar başımı bile kaşıyamıyorum.. Sadece sekiz haftalık bir dönem var önümde. Bense bu dönemi en iyi şekilde değerlendirip, sonucunda üniversiteyi kazanmalıyım.. Ki umarım bir hüsrana uğramayacağım ve buraya haddinden fazla bir neşeyle "KAZANDIM!" başlıklı bir post ile geleceğim.

Bu günlük çok vaktim olmadığından ve birazda paslandığımdan uzatmadan bırakıyorum..
Sadece son bir şey eklemek istiyorum.

Eğer hayatınızda aniden gelişen bir şey olursa korkmayın ve ona doğru ilerleyin. Tesadüfler bazen sizi hiç beklemediğiniz kadar güzel sonuçlara götürebiliyor. Sonuç kötü olsa bile korkunun esaretiyle yaşayacağınıza acının cesaretiyle yaşayın daha iyi. Hiç değilse daha sonra "keşke" demezsiniz..

                                                                                                                              Cimcime..

3 Nisan 2012 Salı



Zormuş..
Hemde gerçekten çok zormuş birini “gerçekten” özlemek ve hiçbir özleme benzemiyormuş. Uyandığında kocaman bir boşlukla karşılaşmakmış mesela özlemek. Ne yapacağını bilmeden öylece yatağın içinde oturmakmış. Düşünememekmiş özlemek.
Aslında zor olan özlemek ve alışmakmış. Çünkü insan alıştığını özlermiş. Sadece iki hafta olmasına rağmen sanki asırlardır onunla aynı yastığa baş koyuyormuş gibi, yokluğunun ilk gecesinde garipsemekmiş olmayışını , ona alışmak.
Uyandığında aklından ilk onun isminin geçmesiymiş, elini arkaya doğru uzattığında tutacağını hissetmekmiş ona hem alışıp hem özlemek.
İlk gün böyle ise daha sonra ne olacak ? Daha kaç saat oldu ki sen gideli ?
Özlemeye de alışacak mıyım seni ? Ama bu biraz acı veriyor. Mesela sabahtan beri defalarca gözlerim doldu sırf kitapta “Amerika” yazdığı için. Bir soruyu boş bıraktım mesela. Çünkü New York’un işlevini soruyordu ve şıklarda seni benden aldığı yoktu. 
Olmaman mı daha iyi yoksa seni özlemek mi bilmiyorum. Tek bildiğim birbirinin omuzuna yaslanmış iki sevgili görmek istemediğim, giderek uzaklardan nefret ettiğim ve.. ve seni fazlaca sevmeye başladığım.
Biraz çabuk dön olur mu ?
Gel ve bir daha gitme..