31 Ağustos 2013 Cumartesi

Çok değil sadece beş altı yıl sonra bir ailem olacak. Küçük, bana özel, bana ait.  Güzel bir aile. Gerçek bir aile. Akşamları aynı yemek masasında birbirine gülümseyen anne baba ve çocuk olan. Kavga edilmeyen küçük bir ev. Birbirine katlanmak zorunda olduğu için değil de sevdiği için aynı yatakta yatan kadın ve erkek. Gülümseyen bir ailem olacak. Çocuklarım evden uzak olmak için il dışında üniversite kazanmaya çalışmayacak. Eşimle gece olduğunda aynı yatakta olduğuma mutlu olacağım, aynı onun gibi. Sevişmelerimiz formaliteden değil aşktan, istekten olacak. Benim çocuklarım benim yaşadığım hiçbir mutsuzluğu yaşamayacak , ebeveynlerinden nefret etmeyecek. Onlar yatağa gittiklerinde ağlamayacak. Sabah uyandıklarında kötü hissetmeyecekler. Yakın arkadaşlarının o muhteşem ailelerini kıskanmayacaklar. Neden benim mutlu huzurlu bir ailem yok diye üzülmeyecekler. Ve ben asla ailemin mutluluğunu başkalarının bozmasına izin vermeyeceğim. Belki para içinde yüzmeyeceğim, son model arabam, ultra lüks bir evim , her yaz gittiğim yurt dışı tatillerim olmayacak ama sıcak bir yuvam, taptığım bir eşim ve hiçbir şeye değişmeyeceğim çocuklarım olacak. Ve bu her şeye değer.
Uykunda öptüm ben seni.
Saçların dağılmış, yanakların sıcakken ve aralamışken dudaklarını. 
Kalbine ruhundan dokundum ben. 
Parmak uçlarım sızlayana kadar yürüdüm sana.
Ve bir kadehin son yudumunu dudaklarından çalarken aşık oldum.
Ölü bir çocuk,
Üstü başı hayal kesiği içinde. .
Ölü bir çocuk,
Sol yanı can kırıklarından paramparça.
Ölü bir çocuk, 
Mezarsız,kimsesiz. 
En yakının seni kırmaya çekinmiyor ya en çokta o üzüyor işte. Belki bilerek değil belki bir anlık öfkeyle. Ama bunu bilmek o kırılmayı önleyemiyor ve kırgınlıklar hep içte kalıyor.. Çünkü kalbe yara bandı yapışmıyor ve bunu en iyi onun bilmesi gerekiyor.. Unuttuğundaysa olan oluyor, eline kırık bir kalp düşüyor. 


Susarsınız ve o an hayatınızda hiçbir şey kalmaz. Daha önceden planladığınız onlarca cümle vardır aslında. Ama iki dudak birbirine sarıldı mı onlarda gider. Bazende ansızın yakalanırsınız sessizliğe. Siz istememişsinizdir. “Sus!” Der biri. Bir daha o “konuş!” Diyene kadar konuşamazsınız. Öyle bir şey işte..