26 Eylül 2011 Pazartesi

İstanbula not..

Bu şehir  de doğdum ben..
Bu şehir de büyüdüm..
Dizlerim çok berelendi..
Onlarca iz kaldı her birinden.
Ama sevdim onları,
Şehrimden hatıradır diye..
Genç kızlığın ilk heyecanını bu şehirde attım..
İlk çocukluk aşkımın hatıralarını saklar bağrında bu şehir..
Mutluluğu da acıyı da ilk burada öğrendim..
İlk dondurmamı Ümraniye'deki Romada'da yedim..
Balığı yine şehrimin denizinden yedim..
İlk kulaçlarımı da bu şehirde attım ben..
İlk kez burada hastalandım..
Saçlarımın kesildiği için yine bu şehrin sokaklarında ağladım..
Sonra şehrim için bir başka şehrin sokağında ağladım..
Duymadı kimse..
Anlamadı..
Dinlemedi de zaten..
Özlediğimi,hayallerimi son nefeste İstanbul'da unuttuğumu fark etmedi kimse..
Sonra sonra sesim yükselmeye başladığında anlatabildim derdimi..
Yine de anlamadılar..
Dinlemediler de zaten..
Sonra gökten bir melek indi..
Kucağında dört yıl boyunca dudaklarımdan eksik olmayan duam..
Dileğim..
Şehrim vardı..
Şehrime döndüğümde kalp sancılarım yine burada başladı..
Sevmeyi hep biliyordum..
Gitmeden önce şehrim öğüt etmişti.
"Sev ki sevilesin" diye..
Sevmeyi biliyordum bilmesine ya bağlanmaktan korktum..
Ya onu da İstanbul gibi alırsalar onu da elimden diye..
Sonra mı ?
Sonra böyle yalnız,ıssız biri oldum işte..
Bir şehrim var elinden tutup gözlerine baktığım,
Soğuk yağmurlarında üşüyüp,sıcak kollarına sığındığım..

Twitter'da TT olmuş..İlgimi çeken üç-beş-onbeş tane not var..Yazanlarla birlikte sizlerle de paylaşmak istedim =)

-sen tahammülü zor bir sevgilisin İstanbul.Yine de sana aşığım!()


- sen benim aşık olduğum ikinci adamsın.Şampiyon İstanbul özür dilerim bebeğim.()


- boktan bir sehir oldugunu biliyorsun ve sadece geceye saklaniyorsun...()


-Ve son diyorum içimi yararcasına..Kız kulesi şaşkın.Ve son diyorum...Kule ağıtlar iğneliyor masalımın sonuna...()


- O güzeliğinin içinde birçok kirlilik barındırıyorsun ona rağmen seviyorum seni..Güzelliğin kaybolursa senide sevmem ona göre.()


 bensiz hiçbir şey boğazından geçmeyecek!()


- salla sen sana rakip gösterilen şehirleri.. Onların dünyaya nam salmış,şiirlere konu olmuş eşsiz hikayeleri var mı ki..()


- ; o kadar vurdum duymazsin ki, zaman zaman senin icin ben uzuluyorum. Guzel istanbul, hoyrat elinde yalan oldun, otoyol doldun()


- Herhangi Bir Sokağında, Herşeyini Kaybedenlerin Şehrisin...( )


- güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar()


- uzaktan sevmek zorunda kaldım ya seni senelerce, artık eminönünden çehrene bakarken iyice eminim, ben sana aitim be..()


- Üzerime yıkılan yüksek apartmanlar, bana söylenmiş gibi çalan şarkılar , bitmeyen derin hasret ve geçmeyen zaman..()


-Nasıl sevmediysen artık beni..kusup attın resmen bozkırın ortasına. Ama ben karşılıksız seviyorum seni. ()


- rimellerin akıyor arada, dikkat et biraz.()


-Dilerim İstanbul hep Boğazında kalır (e)


-Bir an bile senden büyük olduğumu düşünmeme izin vermedin. ()


Yazan kişilerin hepsinden izin alınmıştır...



21 Eylül 2011 Çarşamba

hayatın arifesinde..






Sonradan öğrendim ki aşık oldukları kadınlarla beraber olamazmış adamlar. Onlar bir şekilde kaybederlermiş aşık oldukları kadınları. Tanrı bunu onlar büyüsün diye yaparmış. 


Az önce ceyeka'mın son postunu okudum..Yukarıda yazılı olan bir kaç satırda o posttandır..


İnsan her şeye dayanıyor da içinde hissettiği boşluğa dayanamıyor..İçten içe yiyor onu o boşluk..Ne kadar "Ayaktayım ben ! " dese de yıkılmışlığın resmi gözlerinde aslında..Ama o bunu fark edemiyor..Belki de fark ediyorsa yıkılışını kabul etmeyi yediremiyor kendine..Biliyor hep inkar ettiği gerçeği gördüğü anda kapkara bir boşluğa düşecek..Uzun dibi hiç gelmeyen bir kuyu gibi..Etrafını çevreleyen duvarları kaygan..Çıkamaz ki bir daha yukarı..


Hem yorulur..Zaten yorgun olan ruhu nasıl kaldırsın bir yorgunluğu daha..Zaten bitmiş o !


İnsan bunun olacağını bildiğinden kabul edemiyor yenilgiyi..Her an yeni bir başlangıç kuruyor kafasında..Her doğan gün yeni hayatının arifesi aslında..


Bir kız tanıyorum..Çok sevdiği bir şehirden tam da bir şeyler başarıyorum dediği anda kurtuldu..O zamanlar gerçekten masumdu..Aynada kendine bakışını hatırlıyorum..Kahverengi gözlerinin en içine bakıyordu..Kendi gözlerinde hayal kuruyordu..


Ama şehrinden ayrıldığı günden beri gözlerine hiç bakmadı biliyor musunuz ? Aradan altı yıl geçti..Beş yılı o aşık olduğu şehrinden uzakta geçti..Ama dilinden bir gün olmasın düşmedi adı..Hep aynı şeyi söylüyordu..Annesine,babasına,ablasına,arkadaşlarına,öğretmenlerine..


"Döneceğim !"


İnanmadılar..Annesi psikoloğa götürmeye kalktı..Neredeyse her gün okulun rehberlik servisine çağırılırdı..Kız aynısını söylüyordu hep..


"Döneceğim !"


Anne evde o şehrin adının anılmasını bile yasaklamıştı..Kızda kendine konuşmayı yasakladı..Yo,yanlış anlamayın lal olmadı dili..Sadece şehrinin adını anmadı,hayallerini seslendirmedi..Hepsi içindeydi..Küçük kalbini bir gecede büyüttü..Uyudu ve uyandı..


Gözlerini açtığında yanakları ıslaktı..Ama büyümüştü..Kendine hiç bir söz vermedi..Arkadaşlarına ya da ailesine de..Sadece bir gece de büyüdü..


Zayıf değildi..Ağlamanın ne demek olduğunu unutmuştu..Gülüyordu..Hep gülüyordu..Ağlamıyordu yahu..Canı deli gibi yanıyordu..Ama o ağlamıyordu..Gülüyordu.Kimse de bilmiyordu canının yandığını..


Kendisi de hissetmiyordu..Çünkü hislerini yasaklamıştı kendine..Acı yoktu,üzüntü yoktu..Sadece gülecekti..


Çünkü hayatının arifesindeydi..


Ama hala gözlerine bakmamıştı..Aynaya bakıyor , o asla vazgeçemediği uzun saçlarını tarıyor,örüyordu..Yüzüne bakıyordu..Burnunun büyük olup olmadığını merak ediyordu..Ve dudakları..ne köfteydi ne çok ince..İkisinin ortasındaydı..Güzel miydi bilmiyordu..Ama bakıyordu..Bakmadığı tek yer gözleriydi..Küçük bir kızken son kez şehrinde bakmıştı gözlerine ve hayallerini görmüştü göz bebeğinde..Bir daha bakmadı..


Çünkü hayatının arifesindeydi..


Büyüdü..Altı yılda çok büyüdü..Koca bir evin sorumluluğunu almayı öğrendi..İnsanları nasıl kırmayıp sadece mutlu edeceğini öğrendi..Herkesi sevebileceğini ve en kötü insanın bile sevilmeye değer olduğunu anladı..Kalbine tüm dünyadaki insanları doldurabileceğini gördü..Ve gülmenin,kahkaha atmanın yaşamak olduğunu tırnaklarıyla kazıya kazıya yazdı aklına..Gülmezse bitecek her şey..Bunu biliyordu o yüzden hep güldü ! Gülüyor !


Gün geldi ve dünya ona en umutsuz anında bir hediye verdi..Şehrine dönüyordu..Döndü..En sevdiği fotoğrafını şehrine dönerken gemide çektirdi,gözüne giren güneş ile birlikte..


Şehrine döndü..Her şey normaldi..En büyük isteğine kavuşmuştu..Ama daha yapması gereken şeyler vardı..O küçük kızın göz bebeklerinde hayalleri gerçekleştirecekti..Beklemesi gerekiyordu..Birazcık daha..


Özlemişti şehrini..Çocukluğunun geçtiği yerlere gitmek istedi..Kadıköy deydi..Orada kaldı..Tam birinci otobüs durağının sonunda..Bir yere gidemiyordu..Mıhlanıp kalmıştı..


Çünkü hatırlamıyordu..


Bu şehirden ayrılmadan önce nerede olduğunu,nereleri gezdiğini,sahilden başka sevdiği neresi olduğunu,"ben hiç dondurma yemedim" diyerek annesini rezil ettiği dondurmacıyı,bileğindeki bağların bu neredeyse yok olacak hale gelmesinin ilk adımını attığı o üç-beş merdivenin olduğu binayı,paten kaymayı öğrendiği yokuşu ve daha bir sürü şeyi..


Hatırlamıyordu..


Sustu..Söylemedi..Tesadüfen annesi fark etti..Ama bir süre fark etmemiş gibi yapmayı tercih etti..Ablası fark ettiğinde alay konusu oldu..


"Ne çok seviyordun burayı..Hatırlamadığın bir yeri nasıl seviyorsun ki !"


Kızın korktuğunu hatırlıyorum..Eve gittiğinde aynayı eline aldı.Gözlerine baktı..İlk defa..Hatırlamayı umuyordu..Yavaş yavaş fark etti..Gittiği şehirde de olmuştu bu..Hatırlamaya çalışmış ama hatırlayamamıştı..


Sonradan anlaşıldı..Şehrinden koparılan küçük kız bunun getirdiği yıkımdan hafızasını sıfırlayarak korunmuştu..


Annesinin tekliflerini reddetti..Kendi kendine hatırlayana kadar bekleyecekti..Yaklaşık altı ay sonra hatırlamaya başladı..Öncesinde her şey bomboştu..Arkadaşları tavsiye istediğinde netten bakıp söylüyor yada annesine soruyordu..Kimseye belli etmedi..Babası bunu hiç bilmedi..


Kızın o altı yıl beklettiği depresyon her şeyi hatırladığında gün yüzüne çıktı..Toparlayamadı..Her seferinde bir şeyleri kaybetti..


İlk kaybettiği şey sevebilmekti..O sonsuz sevgisini yine bir gecede yok etmişti..Nefret etmeyi öğrendi..Nefretin kendine getirdiği güçle birlikte ayağa kalktı yine bir gecede..Kıskançlığı zirveye vurdu..Kendisine en uzak arkadaşını bile kıskanıyordu bir başkasından..Gök yüzünü bile kıskandığı olurdu çünkü onu asla terk etmeyen yıldızlar vardı,bulutlar vardı..O hiç yalnız kalmıyordu..Çok kıskandı kız..Hala da kıskanıyor deli gibi..Çünkü o kız yapayalnız..


Sonrasında sevmedi..Sevemedi daha doğrusu..Kimseyi sev(e)medi..Sürekli yeni başlangıçlar yaptı..Her yeni gün hayatının arifesi oldu çoğu zaman..Birini kendine aşık etti..Sonra bıraktı..Ve bir başkası girdi hayatına..Onu da bıraktı..Sonra biri daha..biri daha..biri daha..


Hepsini bıraktı..Başkalarına olan nefretini kendini sevenlerden çıkardı..Haziran başına kadar devam etti buna..Sonra birine aşık olduğuna inandırdı kendini..


Çok seviyordu,vazgeçemiyordu..Ve ilk kez birine bağlanıyordu.İki buçuk ay boyunca deli gibi sevdi adamı..Kimseye tanımadığı özgürlükleri ona tadını..Adam da sevdi onu..Belki uzaktı ama kimsenin yapmadığını yapıp hem sevdi hem özgür bıraktı..


Kız onu üç kez  terk etti..Hemde en ufak bir neden göstermeden..Adam sustu..Kız gitti..Yine geldi..Adam kabul etti.."Daha fazla sevseydim gitmezdin" dedi..Kız acımasızdı hala.."Sevmezsen yine giderim" dedi..Gitti..Ama adam onu daha fazla sevmişti..


Kız hala toparlanamamıştı..Sürekli yeni kararlar alıyor..Bir kaç gün sonra bırakıyordu..Gittikçe kuyunun dibine çekildiğini hissediyordu..


Tabi bu süreç içinde yaptığı tek şey birilerini kendine aşık edip bırakmak değildi..Büyük hayaller kurmuştu kendine..Sıkı sıkı ya deli gibi bağlandığı hayaller..Onun büyük kaçış planıydı o hayaller..


Ama hayatının kötü karakteri acımadı ona..En alttaki taşı çekti..Her şeyi tek seferde yıktı..Hayallerini kızın elinden aldı..Hemde ne için ? Bir kaç sefer daha o kirli zarı masada yuvarlayabilmek için..


Yıkıldı ..Her şey yıkıldı..Her yerde kırık hayal parçaları var..Biraz da can parçaları..O parçaların üzerinde hiç kurumayacak,hiç unutulmayacak yaşlar..İçinde yaşından büyük yaralar...Hiç bitmeyecek bir nefret..


Ve şimdi o kız yine gözlerinin içine bakıyor aynada..Ama bu sefer kızgın,öfkeli..Tek farkla..Bu kez bütün nefreti kendine..Hayatına boş insanları sokmasına,kalbini parçalatmasına,sebepsiz yere her şeyi yıkışına , boş vermişliğine , hayatını az kalsın mahvediyor oluşuna..Canını yakıp duruşu da bundandı sanırım..


Şimdi o uyuyacak..Uyanacak..Yine her şey bir gecede değişecek..Artık başrol de kendisinin olduğu bir hikaye yazacak o kız..


Çünkü bu gece onun hayatının arifesi..


Dinleyin =)

19 Eylül 2011 Pazartesi

Yeter blog ! Pes ediyorum !

Sakinleşemiyorum blog..
İçimden taşan sinire,öfkeye karşı koyamıyorum..Öyle doldu ki içim dizginleyemiyorum öfkemi..Bir zamanlar sakinleşebiliyordum kendi başıma..Ama artık onu da yapamıyorum..
Kırıp dökesim geliyor herşeyi..Çığlık çığlığa bağırmak..İçimdeki bütün zehiri boşaltıp rahatlamak..
Ve yalnız kalmak istiyorum blog..
O kadar istiyorum ki bunu..
Kimse olmasın ! Ses olmasın ! Hiç bir gölge düşmesin hayatıma..Kuşlar kanat çırpıp geçmesin gök yüzümden..Yalancı insanlar defolsun artık hayatımdan..
Yeter ne olur yeter..Artık salak gibi kimseye güvenmek istemiyorum..
En yakınım dediğim insan bile defolup gitsin içine sıçılan hayatımın !
Yeter blog..
Neden hep böyle !?
Ben niye birine güveneyim dediğim de o hep lanetin teki çıkıyor..Hani ne günah işledim ben !? Kimin ahını aldım böyle ki hayatımı kıyadan,köşeden giren herkes bu kadar kötü olabiliyor..
Yeter blog..
Ben nefes alamıyorum artık gerçekten..
Daha onyedi yaşındayım blog ben bu kadar çalkantılı bir hayat istemiyorum..Güleyim,kahkaha atayım ,neşeleneyim hatta hep birlikte neşelenelim..Ama ne olur sakin bir limanda yapabileyim bunu..
Niye sırtımı dayadığım bütün insanlar kof çıkıyor ki..
Hadi bayan kontrol oku bu yazıyı sonra da söyle..
"Ben sana ne demiştim ! Çok çabuk alıyorsun insanları hayatına sonra güveniyorsun oda gelip senin ağzına sıçıyor ! Rahat ettin mi !?"
Söyle hadi bunları !
Sanki bütün dünya mantıklı karar veriyorda benden mantıklı karar vermemi bekliyorsunuz !
Ben zaten yedi yaşımdan beri mantıklı kararlar veriyorum ! Yoruldum !Yeter yoruldum !

Pes ediyorum tamam ! İstediğini yap hayat ! İstersen geleceğimin içine sıç..İstersen gel daha mahvedebiliyorsan mahvet hayatımı ! Var mı cesaretin karşıma çıkacak ! Var mı ya !
Yok neden olsun ki ! İşin bu zaten ! Hayatıma birileri gelir şak diye ! Ben de aptalım ya güvenirim ! Maşan onlar zaten senin ! NİYE GÜVENMEYEYİM Kİ! Yenilen pehlivan güreşe doymazmış !

Daha nasıl yenilmek istiyorsun ki cimcime ! Daha ne istiyorsun ! Neyin kaldı kaybedecek ya ! Şerefsizin önde gideni kumarbaz bir baban var ! Yakında koyar önünüze otuz milyarlık bir borç daha ! Sonra ona takılıp kalmış, sürekli sinir küpü olarak dolaşan bir annen var ! Kendi havasında takılı seni mesajına cevap verecek kadar bile iplemeyen bir ablan var ! Aklı beş karış havada ergenliğe girmek üzere olan bir kardeşin var ! Ölsen de çatlasan da yırtsan da bir taraflarını asla hepsini gerçekleştiremeyeceğin hayallerin var !

Sen daha neyi yenmeye çalışıyorsun cimcime ! O kahpe kaderi mi yeneceksin ! Bok yenersin sen onu ! Pes etmezmişmiş  ! Nah pes etmezsin ! Kendini mi kandırıyorsun Allah aşkına ! Sen bu kadar zayıfken neyi yeneceksin !? Pardon da sokaktaki köpek bile senden daha dayanıklı be !

Sen en iyisi kapan köşene ! Yaz o boktan hikayelerini..Çok bir halt olacaksın sanki..Sonra git o varlığından bile haberdar  olmayan İstanbul'una aşık ol ! Emin ol çok takar seni İstanbul..

Aaaa cimcime var buradaa..Ne şekermiş !

Pes kardeşim pes !

18 Eylül 2011 Pazar

karmançorman..

Ah ben ah..

Bazen korkuyorum biliyor musunuz kalbim dayanamayacak ve beni yarı yolda bırakacak diye..Gerçi şaşırmam bazen onu o kadar yoruyorum ki yerinde olsam bir gün daha tahammül etmem bana..Herkes gibi çeker giderim..

Gelirsek konumuza..

Ben biraz  fazla tez canlıyım..Fazla hayalperestim..Çok düşünürüm..Düşündükçe yeni şeyler çıkar ortaya..Sokakta yürüyen bir çocuk bile ilham kaynağım olabilir..Ve yazmadan duramıyorum..Ya hikayelerime yeni şeyler yazacağım yada buraya..

Konuşmaktan son yazmayı seviyorum bile diyebilirim..Derdimi de daha iyi anlatıyorum aslında..

Ve en büyük tutkularımdan biri..Fotoğraf..

En az  yazmak kadar seviyorum fotoğraf çekmeyi..Ama digital makineleri sevmiyorum..Her şeyi demir yığını ayarlıyor,sen tuşa basıyorsun ve fotoğraf çekilmiş oluyor..Ben bunu sevmiyorum..Fotoğraf dediğinin en ince ayrıntısını bile sen ayarlayacaksın.Gerekirse en iyisi olana kadar aynı kareyi yüz kere çekeceksin..Ama senin emeğin olacak her biri..

Yani kısaca fotoğraf çekiyorum diyorsa biri prof. makineyle çekecek..O incecik digital makineler hiiç bir halta yaramaz..Tabi tercih meselesi =)

Tabi ben böyle konuşuyorum da prof. makineyle her saniye fotoğraf çekiyorum sanmayın..Hala ikna edemedim bizimkileri istediğim makineyi aldırmaya..Hakta veriyorum şimdi..Babamın maaşı yaklaşık üç bin lira..istediğim makine de eş değer fiyatta..

Bende olsam o kadar parayı gidip makineye vermem..Ama para baba parası olunca insan sorun etmiyor pek..Ki babamda hak ettiğimde o makineyi alacağını söylüyor..Yaklaşık iki senedir hak edemedim :D

Sanırsam sınavı ilk girişte kazanırsam hak etmiş olacağım.. =)Neyse onu da geçelim..Eninde sonunda alınacak o makine  =)

O değil de tatil bitti ya..Okullar açılıyor Pazartesi günü..Normal de olsa üzülürdüm tatil bitti diye..Ama bu sefer üzülmüyorum çünkü okul ortamını cidden özledim..Servisimi özledim..En çokta arka dörtlüyü özledim serviste..Bilen var mıdır bilmiyorum ama o arka dörtlüde sabahın kör vakti uyumak o kadar güzeldi..Hele de hemen koltukların üzerindeki bas kolondan son ses müzik çalıyorsa..Metallica'nın Nothing else matters şarkısı ninni gibi geliyor yahu ya da sabahların vazgeçilmesi geveze'yi dinlemek..Sinan ve Koray kısımları özellikle..Ölürsünüz gülmekten yahu,uyku falan hepsini unutuyor insan..Sonra günün en hüzünlü anı geliyor tabi..Servis ağır çekimde okul bahçesine giriyor..Yerine park ediyor..ve Barbaros abi(servisçimiz)

"Gençler ayrılık vakti"

diyor..Ah kader utansın o servisin rahat ortamından çıkmak o kadar zor ki..Hele o taş gibi sıralara oturacak olmak ayrı bir dert..Ondan önce de Mine Hocamızın kontrolleri var..

Öğrenci kısmısı sırayla sınıflarına giderken hep aynı ses yankılanır okulda..

"Oğlum ne o sakal öyle !"

"Kızım o çoraplar giyilmeyecek demedim mi !?"

"Toplayın şu saçlarınızı !"

"Okul kıyafetiyle gelin şuraya..Çıkar kızım o renkli hırkayı.."

"Kızım..Sen uzun saçlı sen..Gel bakayım..Ver o kolyeni..Küpelerini de ver..Makyajını da siliver bir zahmet.."

Hepinizin tanıdığı cümleler bunlar değil mi ? Tabi ki öyle..Onları bile özledim ben..Tabi o cümlelerin hiç birine maruz kalmadığımdan rahatım :D Sadece diğerlerini izler gülerim ben..Evet uslu görünen öğrencilerdenim..Ama dikkat çekiyorum sadece "görünen"..Uslu kelimesini doğarken annemin karnında unutmuşum sanırım =)

Neyse işte gelsin bir an önce pazartesi..Aldığım duyumlara göre fen sınıflarından bizim sınıfa eklenti olanlar varmış..Gelsinler bakalım =))

O değil de geçen gün doktora gittim..Sağ olsun doktorcum beni çok sever..Ama ben onu sevmediğimden kontrollerime hiç gitmem..En son haziran başında gitmiştim..O zaman da bir sürü yasak saymıştı..İçlerinde topuklu ayakkabı da vardı =(

Ufak bir açıklama geçeyim ben..Her ay doktora gider rutin tahlilleri yaptırırım..yaklaşık bir-iki ay önceye kadar kullandığım bir ilaç vardı.O ilacın vücuduma zarar verip vermediğinin takip edilmesi gerekiyordu..Tabi bu sırada diğer eksiklerde ortaya çıktığından sürekli  ilaç kullanırım..

Aslında pek bir şey yapmıyorum canım..Alt tarafı et,yoğurt,süt ve benzeri şeyleri yemiyorum..Eti anca burger'da yiyorum..oda nuget olursa..Sütü içtiğim tek şey milkshaketir..Çikolatalı,çikolatalı..Canım çekti yaa..Yoğurdu direk midem reddettiğinden dolayı adını bile anmayı tavsiye etmiyorum..

Şimdi bunları okuyup da kapris manyağı ,nazlı bir şey olduğumu sanmayın..Sadece vakti zamanında midemi haşat ettiğimden dolayı bir kaç şeyi yemekten vazgeçtim..

Kapris diyebilitesi olan tek şey vardır hayatımda oda limon kolonyası..Öldürseniz kullanmam çevremde de kullandırtmam..Kokusu öyle keskin geliyor ki nefesim kesiliyor..O yüzden bir kaç yıldır o da yasak bizim evde..

Neyse doktorcum son kontrole gittiğimde bazı değerlerin yerlerde süründüğünü görünce önce bir güzel fırça çekti sonra da verdi ültimatomu..Verdi de yanlış kişinin yanında verdi..Ne yazık ki annemde oradaydı..
O yüzden sabahtan beri üç-dört ayda anca içeceğim miktarda süt içtim..Ciğer yedim..Üstüne birde koca bir kase yoğurt yedim..

Hala yaşıyorum..Şükür Allah'ım..

İşin garip yanı ben sadece ayak bileğim için kontrole gitmiştim..Takmam gereken bir bileklik vardı..En son kontrole gittiğimde doktor istemişti..(sürekli bileğimi burktuğumdan bağ diye bir şey kalmamışta bileğimde ondan..topuklu yasağı da bu yüzdendi) Ama yaz sıcağında o bilekliği giymek yemiyordu tabi..Bende tekrar gideyim belki düzelmiştir dedim..Ama daha kötüye gitmiş..Ah kaderim ah =(

O sırada da her ay gitmem gereken doktor beni yakalayınca olan oldu..En başta söylemem gerekeni en sonra söyledim sanki..Neyse uykululuğuma verin..

Hepsini geçtim söyleyeceğim şey şuydu aslında..Dünya da en kıymetli hazinem yazılarım,aşk ve hayallerimdir..Gerisi boş benim için..En azından şimdilik..Ama çevremdeki bir kaç kişi bunu anlamıyor..Kendileri hep hayalleri dışında hareket etmek zorunda olduğundan(gerek şartlar,gerek hayat yüzünden) benim de hayallerimi gerçekleştiremeyeceğimi söyleyip duruyorlar..Ama bu kadar umutsuz olmak bana göre değil..Ölürüm ki ben hayallerim olmadan..

Siz söyleyin benim hayallerim çok mu uçuk kaçık..
-İtalya'ya gitmek istiyorum..Oraya aşığım neredeyse..
-Mükemmel fotoğraflar çekmek istiyorum..
-Günün birinde yaklaşık beş altı yıldır amatör olarak internet sitelerinde yazdığım sanal romanların bir gün gerçek birer kitap olmasını istiyorum..
-İyi bir meslek edinmek istiyorum..Ama istediğim mesleği..
-Ve gerçekten aşık olmak istiyorum..Gerçekten ama..Gözlerimi kapatıp kendimi bıraktığımda beni tutacağından emin olduğum ,beni ağlatmayacak birini sevmek ve güvenmek.
-Son olarak ömrüm boyunca sadece bir gün babamdan nefret etmemek istiyorum..sadece bir gün onu gerçekten sevebilmem..

Gerçekten çok mu bunlar ? Yapamaz mıyım bunları ? İsteyemez miyim ? Sırf bunları istediğin için bir hiç miyim ben o kişilerden birinin hep dediği gibi..?

O bir kişiye hiç anlatamadım ben derdimi..Ben onun gibi değilim..Onun gibi pes etmeyi bilmiyorum..Ve ölmeden önce bunların hepsini yapmış olacağım..Gerçekten yapacağım..Ve onun en nefret ettiği özelliğim olan "kendim olmaktan" hiç vazgeçmeyeceğim..




bu şarkı ve teoman & bülent ortaçgil düeti gecenin şekeri olsun =)

15 Eylül 2011 Perşembe

yağmuru mu bekliyorsun ?


Kadın: ..Çünkü seni beklemek, çölde yağmuru beklemeye benziyor.
Yararı yok..
Hayallerimi yıkıyor..
Adam: Yağmuru bekledim, özür dilerim.. 
Kadın: Önemli değil.


Yağmuru mu bekliyorsun sende ?

kazanabilir miyim ?

merak ediyorum..
görsem tanıyabilir miyim seni ?
sesin titrer mi sesim karşısın da ?
Onu geçte kazanabilir miyim yenik girdiğim savaşı ?
İnsan neden hep imkansızı ister ki ?
Acı çekmek midir derdi ?
Yoksa kaderin o dillere destan cilvesi midir bunu yapan?

11 Eylül 2011 Pazar

Kıskanıyorum..

‎"Adam sorar..
-Nasıl beceriyorsun bunu ?
Kız cevap verir..
-Neyi ?
Adam kızın gözlerinin içine ama en içine kalbini görmek istercesine bakar..Ve cevap verir..
-Beni kendine bu kadar aşık etmeyi.."

İnsan kıskanıyor yahu..Böyle sevenleri görmeyi,dünya üzerinde birilerinin böylesine güzel,böylesine saf sevildiğini görmeyi kıskanıyor..En azından ben kıskanıyorum..Hemde çok..

2 Eylül 2011 Cuma

ben küçüktüm..

Kıymetli torun olmak güzel şey olsa gerek..
Ortanca kuzenime bakıyorum da , ara sıra onu kıskandığımı hissediyorum..Koskoca eşek olmuşsun on iki yaşında çocuğu mu kıskanıyorsun demeyin..Gerçekten kıskanıyorum..
Ama bu kıskanışım bay gizemi ya da bayan kontrolü kıskanışıma benzemiyor..Çünkü bay gizemi kıskanan ona aşık sevgilisi,bayan kontrolü kıskanansa onun biricik baş belası..Ama kuzenimi içimdeki o küçük kız kıskanıyor...
Çok iyi hatırlıyorum o günü..Yine bir yaz tatiliydi ve biz her sene olduğu gibi tatilin bir kısmını geçirmek için Bursa'ya dedemlerin evine gelmiştik..Ananem yine o bayıldığım sütlaçlarından yapmıştı.. Dokuz yaşında falandım heralde..Ya da biraz daha küçüktüm..Ama daha büyük değildim eminim..Üzerimde ablamın yavruazı elbisesi vardı..Nasıl da yalvarmıştım anneme "Ne olur diyeyim" diye..
Cadde üzerinde iki katlı bir evdi ananemlerin ki..Evin alt katında yine dedemlerin olan üç dört tane dükkan vardı..Dedem ön taraftaki küçük dükkanın önünde oturup sigara içiyordu..Şimdiki zamana göre daha gençti..Saçları bu kadar beyaz değildi..
Biz kuzenlerimle arka taraftaki dükkanlara girip çıkıyorduk..Oradaki amcalarla oynuyorduk..Mavi kapılı dükkanın önünde boyum kadar bir kum yığını vardı..Onları ıslatıp kumsaldaymışız gibi kuleler yapmıştık küçük ellerimizle..
Dedemin sesini duydum sonra..Beni çağırıyordu..Koştum..Ayağımda beyaz açık ayakkabılarım vardı..Yine çorap giymeden kaçmıştım evden..O zaman da sevmiyordum çorapları..Koştuğum yer taşlarla kaplıydı..Ayakkabımdan içeri giren taşları hatırlıyorum..Annem yine kızacaktı ayaklarımı kirlettiğim için..
Dedemin yanına gittim..Benden bir şey istedi ama anlamadım..Anne tarafım karadenizli..Küçükken dedemin ne dediğini koyu karadeniz şivesi yüzünden anlamazdım..Yine anlamamıştım.Eve çıkıp küllük getirme mi istemiş..Bense gittim su getirdim..Ne yapabilirim..Anlamamıştım..O zamanlar hepimiz dedemden korkardık..Sinirli insandı..Hala da öyle ya neyse..
Bende yaz günü su istiyor heralde diye düşündüm..Belki de o anda bende susadığımdandır..Koşarak çıktım eve..Ananemden bir bardak su istedim..Yere dökmemek için küçük adımlarımın her birini dikkatlice attım..Aşağıya indiğim de dedeme uzattım bardağı..Ne olduğunu anlamadım.Dedem önce bağırdı..Ne dediğini yine anlamamıştım.Sonra kocaman eliyle yanağıma şiddetli bir tokat attı..Derler ya dün gibi hissediyorum diye..Aynen öyle.Acısı hala ara sıra yanağımı sızlatır..
Alt tarafı küllük yerine su getirmiştim..Küçüktüm ve konuşması anlamıyordum..Ne olurdu suyu içse ya da kenara koysa..Merak ediyorum çok mu bir şey kaybederdi.En fazla bir dakikası kaybolurdu..Ama o zamanlar en küçük torunu olan o kızı üzmezdi..Hayatımda ilk kez birinden tokat yemiştim..Belki de o yüzden unutamıyorum o günün acısını..O yüzden geçmiyor yanağımdaki sızı belki de kalbimdeki..
Ve bugün ! En kıymetli torun olan küçük dayımın oğlu dedemlere misafir gelmiş bir çocuğu alarak aşağıya inmiş..Yine aynı evdeyiz..Araba her zaman ki gibi kapının önünde duruyor..Anahtarları ise o küçük dükkandaki çekmecede..Kimseye çaktırmadan almış arabanın anahtarını kıymetli torun..Az çok biliyor arabanın nasıl çalıştırılacağını..Erkek sonuçta..Bir de kıymetli torun olunca..Neyse arabaya binip anahtarı takmış..Kontağı da çevirmiş..
Ama herkes o sıralarda evde yemek yediğinden duyan olmamış..Bir tek iki dayım aşağıdaymış..Onlar da işleriyle meşgulmüş.
Evin olduğu cadde fazlasıyla işlektir..Bursa'nın ana caddelerinden.Araba hiç eksik olmazdı..Ana cadde olduğundan hızları da fazla olurdu..Kıymetli torun basmış gaza..Direksiyonu da çevirmiş..Araba pat diye yolun ortasına fırlamış..Allah yüzlerine gülmüş..Bir tek araba yokmuş yolda.Olayı fark eden dayım koşmuş indirmiş ikisini arabadan..Tekrar eski yerine çekmiş sonra.
Küçük dayım korkmuş tek oğluna bir şey olacak diye..O korkuyla kızmış çocuğa..Şans ya dedem de o sırada aşağıya inmiş..Dayılarımın kıymetli toruna kızdığını duyunca köpürmüş tabi..
İşin içine sırayla annem,yengem en büyük torun olan abim (kuzenim) de girmiş..Dedem hepsine sırayla fırça çekti.."Nasıl kızarsınız benim torunuma ! " diye..
Söylesene dede senin acımadan vurduğun o küçük kız senin torunun değil miydi ? Sen şımarık diye sevmez miydin onu ?
Düşünüyorum haklı bir yön bulmaya çalışıyorum ama olmuyor..Onlar arabadayken yoldan başka bir araba geçiyor olabilirdi..Onlara çarpıp,ölmelerine neden olabilirdi..Ufacık çocuklar saçma bir iş yüzünden ölebilirdi..Diyeceksiniz belki deden de korktuğu için koruyordur torununu diye..
Ama hiç te öyleye benzemiyor..Az önce anneme vaaz çekiyordu.."Niye kızıyorsunuz torunuma ! Erkektir yapar ! " diye..Korkmuş mu sizce ? Evet bence de korkmuş =)
Ne diyeyim ki sana dede..Senin o kıymetli torunun yüzünden sana emanet bir çocuk canından olabilirdi..Merak ediyorum -Allah Korusun tabi- o çocuğa bir şey olsaydı anne babasına da "Erkektir yapar " mı diyecektin ?
Peki ya ben dede ?
Haksız olduğu halde koruduğun o torununun ki canda benim ki ne ? İyi hatırlıyorum o gün dedem bana vurduğunda tek damla düşmemişti gözümden..Eve çıkıp,yalnız kalana kadar hiç ağlamadım..Ama kıymetli torun hatalı olduğu halde kendini paralayarak ağlıyor..Hemde anne babasına lanetler yağdırıp,boyundan çok büyük laflar ederek..
Sırf küllük yerine su getirdim diye bana tokat atmıştın be dede ! Kıymetli torunun şimdi ki yaşından en az iki-üç yaş küçüktüm ben ! Küçüktüm yahu ! Senin bacağın kadar bile değil ki boyum..Ama ellerin kocamandı dede..Öyle yakmıştın ki canımı o gün..Şimdi bile hissediyorum o acıyı yanağımda..
Şimdi ağırıma gidiyor dede..O yaptığı şey yüzünden ölebilirdi ve başka bir çocuğu öldürebilirdi ! Ama onu koruyorsun dede ! Ben sana sadece su getirmiştim..O bir bardak su kimseye zarar vermezdi..Alt tarafı suydu çünkü !
Belki abartıyorsun,saçmalama diyenleriniz olabilir aranızda..Ama gerçekten elimde değil..O ufacık bedenimle yaptığım şeyi yapıp ağlamamayı beceremiyorum şimdi..Zırıl zırıl ağlıyorum saatlerdir..
Bay Gizem'in dediği doğrudur belki..Belki de torun kıymetini anlamıştır dedem..O yüzden şimdi kıymetli torunu koruyordur haksız olsa da..
Peki ben ne olacağım dede ! Sana hala küs olan o küçük çocuk ne olacak ?

1 Eylül 2011 Perşembe

Pek sevgili(!) bazı büyüklere !

Hani vardır ya bazı edebiyatçılar zamanında kendilerini fil dişi kulelere kapatıp,yalnız kalmış ve bu yalnızlığı kendilerini dinleyerek geçirmişler..


Bu yaptıkları boşuna değildi elbette ! İnanmıyorsanız ya da size gerçekçi gelmiyorsa sonuçlarına bakın..Yüzlerce muhteşem eser nasıl can bulmuş ola ki ? Tabi ki bahsi geçen eserler o günlerin meyvesi !


Yani neymiş pek sevgili(!), her işe o koca burunlarını sokan,her şeyi bildiğini sanıp,sadece ezbere konuşan iş berbat olunca suçu kendinden başka herkeste arayan,bir günah keçisi seçip bütün suçu ona yükleyen ve sonrada o zavallının bütün hayallerini tek kalemde silip kendi hayali,asla tam manasıyla gerçek olamayacak despot düşlerinizi onun omuza yükleyen büyükler ; bizleri -sözde iyiliğimiz için- tıktığınız o kalabalık odacıklar yerine hep o düşlerimizde yatan sessizlik ve huzur da işe yararmış ! 


Zehir dolu çenelerinizi kapatmanız bile yeter istediğimiz huzuru bulmaya..Yani gerek yok o fil dişi kuleleri inşa etmenize..


Gerçi bu akıllı akılsızlığınız ve zehir dolu ağızlarınızla isteseniz de o fil dişi kulelerin bir tuğlasını bile yapamazsınız..


Yani sevgili büyükler " s. gidin !"Biz yolumuza mantıklı akılsızlığımızla devam edelim..


Ha bu arada ! Siz yanlış anlamadan açıklayayım.."s. gidin!" derken siktirin gidin demedim ! "siz gidin!" dedim..


Not !


Bu yazı türkçe&edebiyat dersi dershane öğretmenim Ata Hoca tarafından verilmiş testin 21.sayısının 5.sorunun a şıkkını okuduktan sonra meydana gelmiştir..Yazının ithaf edildiği kişi ise yine dershane hocalarımdan biridir.Adı bende kalsın..Ama merak ediyorum pazartesi günü o koca kitabı kontrol için eline aldığında bu yazıyı görüp okuduktan sonra yüzü ne hale gelecek !
Hocam..sevgiler =)))