15 Temmuz 2014 Salı

Mabel'e Mektuplar(7)


Mabel..
Çok uykum var. Ama uyudum mu , uyanamamaktan korkuyorum. Geçenlerde uyanıp da bir anlığına bir şeyleri hatırlayamadığım da kapıldım bu hisse. Her gün biraz daha geç uyanır oldum. 
Bir gün uyanamadığım da ne olacak Mabel? Ayşe’ye “uyanmadı” dediklerinde ne olacak? Ne kadar yanacak canı? Geçecek mi bir gün? Adım da geçer gider mi içinden, acısı gibi? 
Babam ne yapar Mabel. Her korktuğunda olduğu gibi bağırır mı etrafına? Babam nasıl yaşar? İçinin yangını nasıl söner?
Annem üzülür mü Mabel? Yoksa gözünün ucunda bile görmek istemediği lanet olası , yüzünü kör kuyular göresi kızı artık yok diye bir parça soğur mu içi? Uyanmadığım gün mü sever beni Mabel?
Gülay kimsesiz mi kalır? Baba evindeki odamın köşesinde şimdi durduğu gibi durur mu duvara dayalı? Yoksa bir çöp kutusunda mı kirlenir üstü başı?
Sen ne olursun Mabel? Kırılır mısın bana? Adımı yok mu sayarsın belkide hiç paylaşmadığımız ömründen? İçin mi sızlar, gözlerinden yaş mı döker, sol yanın mı çürür bensizlikten?
Ne olur Mabel? Uyanamadığım sabah, Dünya yalnızca benim için mi durur?

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Bir kadın.

Bir kadın tanıdım geçenlerde. Oturup uzun uzun konuştuk. O kadar çok şey anlattık ki birbirimize sanki bütün ömrümü onlara geçirmişim. Ama sorsanız yüzünü anlatamam size. Gözlerinin ne renk olduğunu, sürekli ısırdığı dudaklarının biçimini, sıkıldıkça oynadığı saçlarının uzunluğunu, hiç sevmediğini ellerini, durmadan kaşınan çenesini… Aklımdan bir tek onlar silinip gitmiş. Bütün anılarını bir bavula koyup verdiğinden olsa gerek hepsi benimle. 
Mesela o hep yalnız izlermiş romantik filmlerini. Denize yaklaştığı bütün anlarda da yalnız. Belki bir kaç kısa süreli davetsiz misafir. Mesela elleri klavyede ezbere kayarmış kelimeleri yaratırken. Öyle benimsemiş harfleri ucuca koyup boyundan büyük cümleler yazmayı. 
Bir keresinde çok ağlamış. Elinde bir kalem bir kağıt varmış. Gündüz vakti bile ışığın zor girdiği bir oda da, yine yapayalnızmış. Apartman boşluğundan süzülen fakir ışıkta  ne yapacağına karar verememiş. O anı yazsa kağıt biter, o anı resmetse yine kağıt biter. Sadece bir kağıda mahsur kalmak ne kötü. 
Sonra durmuş. 
Elindeki tek yaprak kağıdı kullanmaya bu denli çekinirken, elinde tek yapraklık ömrü har vurup harman savurmuş.