9 Kasım 2013 Cumartesi

Ben şiir okuyamazmışım.
Öyle diyorlar , tuturamazmışım kafiyesini.
Sesim uymazmış bir kere dizelere.
Çok tiz-miş!
Hah. 
Bende şarkı söylerim bağıra çağıra.
En olmadı mızmızlanırım çığırtkan bir velet gibi.
İyi de bana hiç şiir okuyan olmadı ki.
Nereden bilebilirim nasıl şiir okunacağını?
Şiir işte. 
Hissedersin, okursun.
Kalpten gelirdi hani bu türlü şeyler?
Kalbimin sesi tiz ise ne yapalım.
Susalım mı ömür boyu? 
Olur mu öyle şey hiç!
Konuşmalı, şakımalı kuş gibi.
Hayat böyle güzel.

26 Eylül 2013 Perşembe

Nasıldır yeni hayatlar?

Hep merak etmişimdir ; bir sabah uyanırsın, yabancı yatak, yabancı insanlar, yabancı bir şehir. Senin olan tek şeyin sen olduğu bir sabah işte. Nasıldır acaba?
Güzelmiş.

Bunu tereddütsüz söyleyebilirim. Fabrika ayarlarına dönmüş bir telefon sahibinin kararsızlığını yaşıyorsunuz ya da yepyeni defter almış bir ilkokul çocuğunun “acaba ilk sayfaya adımı mı yazsam yoksa renkli kalemlerle çiçek böcek mi yapsam” tereddütünü.
İlk sayfa önemli çünkü. Güzel başlamak lazım yeni şeylere. Kahve yaptım ben.Sonra sandalyemi balkona çıkardım. O kadardı ilk sayfam, buncacık şeyle doldurmuştum ama biliyorum sonraları hatırladığımda o kahvenin muhteşem tadını özleyeceğim güzellikteydi o anlar. Bir saate yakın oturdum orada. Uzattım bacaklarımı korkuluklara. Deniz kokuyordu günaydınım. En fazla 200-300 metre ötemdeydi o mavi koku. İnsana dair bir şey yoktu çevremde, tektim. Kuşlar vardı uzaklarda bir ağacın dalında. Evin hemen önündeki caddeden geçen tek tük arabalar, onların sesleri. Aklımda hiçbir şey yoktu ve bunun dayanılmaz hafifliği vardı üzerimde. Hep düşünürüm ben nasıl daha güzel olur diye. Ama o anlarda zirvedeydim. Daha güzeli olamazdı bu sabah için. Yalnız uyanmam gerekiyordu, uykusuz gözlerime rağmen gülümseyecek kadar temiz hissetmem gerekiyordu ve hissediyordum.Önümdeki günlerin zor olacağını bile bile gülümsüyordum ve bundan pişman değilim. 
Küçük bir kıza sözüm var ; Ada'ya. Hiç durmayacağım dedim. Öyle hızlı koşacağım ki, çabucak sana geleceğim. Ben bu sabah koşmaya başladım ve sözümü tutana kadar durmayacağım. 
Yeni hayatınıza hoş geldiniz sevgili ben ve bavuluma dahil ettiğim birkaç parça mutluluk..

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Çok değil sadece beş altı yıl sonra bir ailem olacak. Küçük, bana özel, bana ait.  Güzel bir aile. Gerçek bir aile. Akşamları aynı yemek masasında birbirine gülümseyen anne baba ve çocuk olan. Kavga edilmeyen küçük bir ev. Birbirine katlanmak zorunda olduğu için değil de sevdiği için aynı yatakta yatan kadın ve erkek. Gülümseyen bir ailem olacak. Çocuklarım evden uzak olmak için il dışında üniversite kazanmaya çalışmayacak. Eşimle gece olduğunda aynı yatakta olduğuma mutlu olacağım, aynı onun gibi. Sevişmelerimiz formaliteden değil aşktan, istekten olacak. Benim çocuklarım benim yaşadığım hiçbir mutsuzluğu yaşamayacak , ebeveynlerinden nefret etmeyecek. Onlar yatağa gittiklerinde ağlamayacak. Sabah uyandıklarında kötü hissetmeyecekler. Yakın arkadaşlarının o muhteşem ailelerini kıskanmayacaklar. Neden benim mutlu huzurlu bir ailem yok diye üzülmeyecekler. Ve ben asla ailemin mutluluğunu başkalarının bozmasına izin vermeyeceğim. Belki para içinde yüzmeyeceğim, son model arabam, ultra lüks bir evim , her yaz gittiğim yurt dışı tatillerim olmayacak ama sıcak bir yuvam, taptığım bir eşim ve hiçbir şeye değişmeyeceğim çocuklarım olacak. Ve bu her şeye değer.
Uykunda öptüm ben seni.
Saçların dağılmış, yanakların sıcakken ve aralamışken dudaklarını. 
Kalbine ruhundan dokundum ben. 
Parmak uçlarım sızlayana kadar yürüdüm sana.
Ve bir kadehin son yudumunu dudaklarından çalarken aşık oldum.
Ölü bir çocuk,
Üstü başı hayal kesiği içinde. .
Ölü bir çocuk,
Sol yanı can kırıklarından paramparça.
Ölü bir çocuk, 
Mezarsız,kimsesiz. 
En yakının seni kırmaya çekinmiyor ya en çokta o üzüyor işte. Belki bilerek değil belki bir anlık öfkeyle. Ama bunu bilmek o kırılmayı önleyemiyor ve kırgınlıklar hep içte kalıyor.. Çünkü kalbe yara bandı yapışmıyor ve bunu en iyi onun bilmesi gerekiyor.. Unuttuğundaysa olan oluyor, eline kırık bir kalp düşüyor. 


Susarsınız ve o an hayatınızda hiçbir şey kalmaz. Daha önceden planladığınız onlarca cümle vardır aslında. Ama iki dudak birbirine sarıldı mı onlarda gider. Bazende ansızın yakalanırsınız sessizliğe. Siz istememişsinizdir. “Sus!” Der biri. Bir daha o “konuş!” Diyene kadar konuşamazsınız. Öyle bir şey işte..

16 Temmuz 2013 Salı

Hepsi hepsi hayat nasıl olsa..


Hayat sürekli bizden bir şeyler götürmeye programlanmış gibi gözükse de aslında tek derdi bize bir şeyler öğretmektir. Elbet bir şeyler olacak , elbet üzüleceğiz bazen sevinçten havalara uçacağız ama sonuçta yaşanmış ve bitmiş olacak. 
Üzülmeye devam etmek ya da hep her şey iyi olacakmış gibi düşünmek ne işe yarar ki ? Ölsen de üzüntüden ya da bulutlarda yürüsen de sevinçten bir sonraki adım için sana fikir sormayacak hayat. O yüzden sadece yaşa!
Hepsi hepsi hayat nasıl olsa..

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Yılın bana ait tek günü

Nedendir bilinmez ben yılın tek gerçek günü olarak doğum günlerini düşünürüm. Tanrı nın size güvendiği ilk gündür çünkü. Sonsuza dek ona bağlı kalacak bir ruhken , içinize kendinden bir nefes üfler ve sizi dünya denilen bok çukuruna yollar. Tanrı, bütün yaradılışın yegane sahibi bütün yüceliğiyle size güvenir. Sonsuz tane ruhtan birine değil, SANA.
Yolunu bulman için öğütte bulunur ,bir anne gibi. Eli her zaman üzerindedir, bir baba gibi. Sıcaklığı hep kalbindedir, aşk gibi.
O yüzdendir ki ben doğum günlerine çok önem veririm. Koskoca Allah’ın güvenip sana bir can bağışladığı günü kutlamayı herkes hak eder. Bir katil, bir fahişe, bir engelli ya da en büyük günahkar. Kalbi atan her canlı bu günü gülümsemeden bitirmemelidir. Hediyeler, pastalar , süsler , sıcakcık sarılışlar… ne istiyorsa onundur.
Ama bazen bir şey olur. Bu size ait tek günü hadsizce alırlar elinizden. Tam neşenizin en yüksek tonundayken. Elleriniz bomboş kalır.
O an kalbiniz çürür, ruhunuz mutsuzluk kokar. Gözleriniz ölür, gülüşünüz rengi morarmış bir ceset gibi kaçar. İçiniz şişer boğulacak gibi olursunuz.
Eğer kendinize biraz hakim olabilirseniz O’nun yanınızda olduğunu ve size hala güvendiğini hissedersiniz. Bazılarımız daha şanslıdır. Çünkü Rabbim olacakları çok önceden bildiği için yanı başınıza kanlı,canlı melekler yollamıştır. O anlar da sizi koruyan o meleklerdir işte, her ne kadar fark etmesenizde.
Hani bazı duygular vardır ya ansızın yakalar sizi. Önce farkına bile varmazsınız. Sonra bir anda müptelası olmuş halde bulursunuz kendizi. İşte o an anlayın ki “Allah’ın lütfu" dedikleri şey sizi bulmuştur.

Hiç bir zaman dilime geleni içinde tutan biri olamadım. Bu yüzden pek sevilen biri olmadım. Ama bu gün anladım ki insan denilen mahluk beni sevmese de olur. Aldığım her nefesin sahibi beni seviyor ve öyle lütufkar ki milyarlarca insana bedel bir aşkı karşıma çıkarıyor.

Uzun lafın kısası bırakın şu boş işleri , sevişmeleri. Gidin size gönderilen aşkı bulun. Gerisi zaten sizin kontrolünüzde olmayacak.

İlk defa içten bir şekilde söylüyorum ki " iyiki doğmuşum"

Dürüst olmak gerekirse gerçekten sevilecek insan değilim.

Başta seversin çünkü tatlı dilliyim. Sen farkına bile varmazsın ama hemen alışırsın. Yokluğumu hemen hissedersin. Fazla düşünceliyim. Sevdiysem seni, elime kıymık batsa ilk benim canım yanar. Mutlu ol isterim. Bunun için çabalarım. Fazla dürüstüm. Aklıma gelen ağzımdadır. Susmayı pek bilmem. Gevezeyimdir. Utangacım. Sanırım bu yüzden biraz sevimliyim. Ama kıskancım. Bu sıkar seni. Beni sevdiğin gibi başkasını sevme ihtimalin kanımı dondurur çünkü. Daha önce bunu çok yaşadım. Hep sevdiklerim başkalarını benden daha çok sevip gittiler. Kıskançlığım yorar o yüzden. Bir de kedi gibiyimdir. Hep yanı başında, hep ilgi isteyen. Ama yoğunsan yanında öylece durmakta bana yeter. Sevmek sessizliğide paylaşmaktır esasında. Ama ben bazen çok severim. Kalbimin içine gir hiç çıkma isterim. Boğulur çoğu orada. Kalbim mi küçük yoksa onların egolarımı çok büyük bilmiyorum. Birazda hayalperestim. Tahmin edemeyeceğin kadar çok hayal kurarım. Bulutları görsem yeter zaten. Onlar çok fazla şeye benziyor. Biraz çocuğum. İhmal edersen kırılırım ama hemencik affederim yanıma geldiğinde. Uzun sürmez kırgınlıklarım unuturum hemen.
Ama diyorum ya sevilecek insan değilim ben. Öyle olsa çoktan kurulurdum kalbinin tahtına.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Telaş..


Bir adamın her şeyi olmak ne güzelmiş be arkadaş..
Hep hayal ederdim . Hani romanlarda da olur ya hiç olmayacak bir anda karşılaşır iki insan. Bodoslama dalarlar kusurlu bir ilişkiye. Her sayfada bitti bitecek diye bakarız aşklarına. Hep çevrelerinde daha mükemmel çiftler vardır. Onlar gibi olmak isteriz.
Ama sonra roman biter. Geriye kalan iki ayrı bedende ama birbirini tamamlamış bir sevda olur..
Aa! der şaşırırız.. Hani o büyük aşıklar diye..
İşte hep o kusurlu aşkın baş rolünde olmak isterdim. Evet aşklarım hep kusurlu başlardı , ama bir iki sayfa bile sürmeden biterdi.
Ne boş heyecanlarmış onlar. El ele tutuşmakmış, öpüşmekmiş , sevişmekmiş pehh.. Yemek diye saman yemekten farkı yokmuş meğer.
Sevmekmiş işin aslı. Dibine, en boktan tonuna kadar sevmekmiş. Sadece iyi yanlarıyla değil, günahlarıyla, ayıplanmış yanlarıyla sevmekmiş.. Güzeli sevmek , istemek kolaydır da bir insanı günahlarına kadar sevmek.. Ah Allah’ım ne deli bir yangındır o..
Bir adamın herşeyi olmak yeni bir dünya keşfetmekmiş. Hasta olunca annesi, derdi olunca can yoldaşı, gözünün ta içine bakınca sevdiği, gülüşlerinde biriciği, yeri gelince kızı, canı, cananı..
Sevmekten daha güzeli sevilmekmiş..
Geçenlerde laf arasında bir arkadaş ” nasıl yani o eve gelmeden uyuyamıyor musun? İyide aynı evde yaşamıyorsunuz ki” demişti. Cevap vermemiştim. Versem ne olacak ki, anlayamazdı. Anlasa hissedemezdi..
Bu gece onsuz uyumak zorundayken yatağının altına fındık konulmuş prenses kadar rahatsızım. Yarısı olmak bir insanın buymuş demek. İnsan hiç yarım uyur mu?

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kızım ve Sen

Bir bebek düşün..
Kucağına almaya korkacaksın önce..
Eve geldiğinde seni görür görmez dizlerinin üzerinde emekleyerek koşacak sana.
Öpmek isteyecek ama tek yaptığı yüzünü salyalar içinde bırakmak olacak..
Ve sen iğrenmeyecek, kahkaha atacak, mutlu olacaksın..
Gün gelecek o tombik poposunu sallayarak evin içinde oradan oraya koşacak..
Bizde peşinden tabi, aman düşüp yakmasın canını..
Hastalanacak ansızın bir gece yarısı.
Ateşlenecek.
Önce anneleri arayacağız tecrübesizlikten.
-Bir şey olmaz, çocuktur hastalanır diyecekler..
İçimiz rahat etmeyecek.
Sıkı sıkı giydirip hastanede alacağız soluğu.
Ben minicik yumuk yumuk ellerini öpeceğim.
Sen endişeli gözlerini saklayarak beni rahatlatmaya uğraşacaksın..
Hep öyle olmadı mı zaten?
Bir sabah yüzünü yıkamak için banyoya girdiğinde rengarenk suratınla karşılaşacaksın aynada..
Hem kızacak hem kahkahalara boğulacaksın.
Ne yapalım sevgilim, azıcık yaramaz bir kızın var. .
Yine bir gün heyecanla gelip " x çocuk çok tatlı " diyecek..
Hey Babalık kıskançlığına hakim ol bakalım.
O daha minicik ve ilk aşkıyla tanışmış.
Büyüyecek..
Büyüyecek.
Gerçekten aşık olacak.
O zaman seni anlatacağım ona.
Ufacık bir kızken ona anlattığım bütün masallardaki prensin sen olduğunu anlayacak..
Dünyanın en muhteşem babası olduğunu düşünecek..
Ve öyle olacağından da şüphem yok..

-ufacık bir baba&kız sahnesinden sonra gözümde canlananları okudunuz..

İyi geceler
Hoş kalın..


5 Mayıs 2013 Pazar

mektubunuz var!






Mektubunuz var şu linkteki yazıyı okuyanınız oldu mu aranızda?  Peki okuyup umursamayan oldu mu ? Evet epeyce olmuş. 
Okumaya üşenenler için ufak bir özet geçeyim. Yukarıda fotoğrafı olan kitabın içinde tarafımdan yazılmış bir mektup var. O kitap Sosyal kitabevinde bir haftadır. Sözde bu yazıyı okuyanlardan biri gidip o kitabı ÜCRETSİZ olarak dükkan sahibi Emrah'tan alacaktı. Sonra ister kitabı okuyup aynı dükkana bir hafta içinde geri getirecek isterse kitabı okumayıp sadece mektuba cevap yazacaktı. 
Bu kadar basit yani. 
Bu fikri uygulamaya karar verdiğimde gerçekten çok heyecanlanmıştım. Safım ya kendi kendime diyorum " oo tumblrdakiler çok sever böyle şeyleri kesin gidip mektubu alan cevap yazan olur, cevap yazmasa da canı sağ olsun hiç değilse kitabı okumuş olur" falan diyordum.
Ama o kadar yoğun bir ilgi olmuş ki bu gün aradığımda kitabı kimsenin almaya gelmediğini söyledi adam. 
Ya ben fazla hayalperestim ya siz çok üşengeç/umursamaz..
Kitabı Akmar'a bıraktığım gün dağhan 'la konuşmuştuk. İnsanların duyarsızlığından, üşengeçliğinden, mutlu olmak ya da mutlu etmek için çabalamayışından, tek amacının kendi çıkarları olduğundan konuşmuştuk. 
Gerçekten haklıymışız biliyor musunuz? O gece yatmadan önce "yok be, o kadar da değil. İnsanlar böyle ilginç şeyleri sever" demiştim. 
Keşke mektup olgusunu canlandırmaya uğraşmak yerine "gelin sevişelim" deseymişim. Eminim o zaman bir sürü kişi gelirdi. 
Kitap hala orada. Ama sakın almayın. Yanlışlıkla güzel bir şey yapmış olursunuz, aman Allah korusun..

25 Mart 2013 Pazartesi

Zaman. Zaman değil midir zaten Güneşi her gün intihara sürükleyen. Zaman değil midir Ay'ı her gün ümitlendirip, her gece zehirleyen. Zaman değil miydi ömrü tüketen? Ya kadın? Değil miydi zamanı kendine köle eden.

21 Mart 2013 Perşembe

Bir sabah...

...uyanacaksın, uyanmamış olmayı dileyerek.
Bir umut elini yatağın sol yanına atacaksın.
Boş!
Kalmak istemeyeceksin olduğun yerden.
Sonra kendini benim her gün yattığım yastığa sarılmış bulacaksın.
Burnunda kokum, aklında hayalim.
Gözlerini aralayacaksın.
Sesimi duyacaksın.
"Acıktım been!"
Öylece kalacaksın bir an.
Apar topar çıkacaksın yataktan.
Koşa koşa gideceksin mutfağa.
Hayır, orada olmayacağım.
Kıkırtılarım yankılanacak kulağında.
"Bulamaz ki, bulamaz kii!"
Her bir odaya bakacaksın.
Banyo kapısının altından sızan ışığı göreceksin.
Sorgusuz açacaksın kapıyı, heyecanla.
Hayır, orada olmayacağım.
Çökeceksin olduğun yere.
Başını ellerinin arasına alacaksın, kolların dizlerine yaslayacaksın.
Belki bir kaç damla yaş dökülecek yaşlardan.
Ama bilirim ağlayamazsın sen.
İçine atacaksın yine her bir acıyı.
Kalkacaksın, biranı alacaksın dolaptan.
Sarhoş olacaksın yine.
Kelimelerin birbirine karışacak.
Gece olacak.
Dayanamayacağım.
Seni özleyeceğim, özlediğin gibi beni.
Işık kapanacak, sen yastığına koyacaksın başını.
Holün ışığı yanacak, fark etmeyeceksin.
...
Bir sabah uyanacaksın.
Saçlarım yüzünü gıdıklayacak.
Sarhoş gözlerin gülecek.

ve korkutmak istemem sevgilim
Ama, sanırım beni unutamayacaksın..


24 Şubat 2013 Pazar

Gözleri aşka gülen!



Tesadüfen bulunan şarkılar her zaman çok güzeldir. Hele de aşıksanız, daha bir güzel.
Bu şarkı çok iyi hissettirdi kendimi. 

Sanki yaz gelmiş, Adada geziyormuşum gibi. Sanki bütün sokaklar güneşle dolmuş, kediler sıcakta mayışmış. Her şey çok güzelmiş gibi, hava mis kokuyor gibi.

Ah ne güzel, ne güzel seni sevmek, ah ne güzel ne güzeeell!

15 Ocak 2013 Salı

Mektubum vaaar!!

Son zamanlarda beni en çok mutlu eden şey bu dört sayfa işte.. Yüzlerce şey oluyor her gün. Onlarca insanla konuşuyorum. Ama bir tanesi bile beni bu kadar mutlu etmedi.
Bu dört sayfayla sevildiğimi hissettim ben.. 
İyi varmış benim Ezo'm.. 
İyi ki uzun saçlı kadınların coğrafyasından bana kadar gelmiş o güzel satırları..
Vera seni çok seviyor Piraye.. 

14 Ocak 2013 Pazartesi

Bir ilişki nasıl biter? (top10)



Zamanın en büyük kötülüklerinden biri üç-beş gün sürüp biten ilişkiler. Peki bunca insan neden ilişkilerini yürütemiyor ? Her ayrılıktan sonra aynı sorular, aynı düşünceler. İnsanlar birbirini sevse bile küçük küçük hatalar birleşip kocaman bir ayrılığa neden oluyor. 
1) İlgisizlik (ilgi önceliği)
Öncelikle unutmamak gerekir ki kadın dediğin ilgiyi sever. Hayatındaki erkeğin önce onunla sonra başkasıyla ilgilenmesini ister. Ama ne yazık ki erkekler genel olarak ilgi sıralamasını doğru yapamazlar. Sanırlar ki bir gün iki gün ilgilenince o kadınlara yeter. Yetmez arkadaşım. 
Sen bir kadını sahipleniyorsan önceliği de ona vermeyi bileceksin. Yoksa ne diye o kadına benim diyorsun ki? Aslında zor bir şey değil bu kadınların istediği ilgiyi vermek. Kadın demiyor ki sana hep benimle ilgilen hep benimle ilgilen diye. 
Yapacağın şey , her gün aynı ilgiyi göstermek. Başta her sabah günaydın diyor muydun? O zaman diğer günlerde de diyeceksin. Gün içinde mesaj atıyor muydun? Her gün atacaksın. Kadın dediğin sürekliliği sever. Üç gün canım cicim dedikten sonra dördüncü gün aynı sıcaklığı vermezsen kadın ondan soğuduğunu uzaklaştığını düşünür.
2) Tek eşlilik
Bu kadınlar için fazlaca önemlidir. Sen sevgilin varken diğer kadınlarla da içli dışlıysan o iş sakatta demektir canım. Hiçbir kadınla görüşme demiyoruz elbette. Ama sınır koymayı bileceksin. Etrafındaki her kadına aynı yakınlıkta davranırsan esas kızın diğerlerinden ne farkı kalır?
Böyle ayrıntılara dikkat etmek lazım.
3) Sinirlilik hali & Anlayışsızlık
Kadınlar narin yaratıklardır. Kendimden biliyorum sevgilim sinirliyken o sakinleşene kadar diken üstünde oluyorum. Adamın ne diyeceği ne yapacağı belli olmuyor ki. İsterseniz iki eliniz kanda olsun yine de karşınızdakinin sizi seven biri olduğunu unutmayın. Başkasına da sinirli olsanız ona da sinirli olsanız o sizin kıymetliniz. Aman dikkat kadınlar kırılmayı sevmez.
4)Zaman ayırma
Erkeklerde en az kadınlar kadar sosyal yaratıklardır. Elbette arkadaşlarıyla gezip tozacaklar. Bu arkadaşlarının içinde elbette başka kadınlarda olacak. Sevgilisini çanta gibi yanında gezdirecek değil tabi yalnız çıktığı da olacak. Ama o yalnız giderken kadının suratı asılmış olmayacak. 
Kime ne kadar zaman ayırdığınıza dikkat edeceksiniz. Arkadaşlarınıza fazla sevgilinize az zaman ayırıyor, üstelik daha sonra hatunun gönlünü almıyorsanız çok geçmeden kapının önüne koyulursunuz benden söylemesi. 
5)Dert paylaşımı
Kadınlar eğitim almamış psikologtur arkadaş! Bu böyle biline. Derdin sıkıntın olduğunda gelip anlatacaksın. Çare bulunamasa bile kadın hem kendini daha sana daha yakın hisseder hemde sen fark etmeden derdini hafifletir. 
Bir sıkıntın olduğunda ondan kaçar, uzaklaşırsan ya da gidip başkasına anlatmayı tercih edersen kadın onu dışladığını düşünür. Bu da senden soğumasına sebep olur.
6)Sahiplenme
İşte bu madde önemli. Kadın sahiplenilmeyi sever. Ama o sahiplenmeyi sadece kendi aranızda yaparsan paşam o iş biraz sakıncalı.  Neden mi ? Başkalarının içinde sen bu hatunu sahiplenmez, uzak durursan kısaca arkadaş muamelesi yaparsan yalnız kaldığınızda o kızdan bir güzel tribi de yersin, tekmeyi de. 
Ağzını açıp tek kelime etmeye de hakkın olmaz. Haberin ola.
7)Belirsizlik
Nefret ederim bu durumdan. Hemcinslerimin de benden farklı düşündüğünü sanmıyorum. İşe bak ya. Biz bizeyken hayatım,canım,bebeğim ama diğerlerinin yanında hiç. Oldu canım. Sen bir kadını sahipleniyorsan, benim diyorsan, baş başayken her şeyim diyorsan dışarıya karşıda aynısını yapmak zorundasın. Her ilişki de olur “Arkadaştan öte ama tam olarakta sevgili değil” durumu. Ama bununda bir süresi var değil mi ? 
“Birde biz sevgili olalım ama kimse bilmesin” durumu var. Ben bunu çok yaparım. Neden mi? Önce emin olmak isterim anlaşıp anlaşamayacağımızdan. Arkadaş olmak başka sevgili olmak başka sonuçta. İlk günden “Aa bakın biz sevgiliyiz” deyip iki gün sonra ayrılmak bana saçma geliyor.
Bu sürekli olarak böyle devam ederse kadın bir süre sonra “acaba başkası mı var?, benimle zaman mı geçiriyor?” diye düşünmeye başlar. Bu da ilişkinin çatırdamasına bir süre sonrada bitmesine sebep olur.
Sonra kız karşınıza çıkıp bitti dediğinde aptal aptal bakmayın.
8)Güven
Bir kadının size güvenmesini sağlayamazsanız o ilişki sürekli sallantıdadır. Lam ı cim i yok bu işin.  Kadınlar güvenmeye ihtiyaç duyarlar.  Hani siz erkekler tutturuyorsunuz ya “ille de seks” diye kadın da “ille de güven” der. Zor bir duruma düştüğünde, korktuğunda, yardıma ihtiyacı olduğunda sığınacak bir liman, tutacak bir el, yaslanacak bir omuz ister.
Eğer güven veremiyorsanız o ilişki çok fazla sürmez, üzgünüm.
9)Kıskançlık
Kadın kıskanır. Erkek kıskanır. İki tarafta boşuna “ben kıskanmam” demesin. Mesela ben. Ölümüne kıskanırım arkadaş. Benim sevgilim başkalarıyla benden çok vakit geçiriyorsa, çevresinde fazla kadın varsa(ki bu konuda harbi çok şanssızım adamın neredeyse erkek arkadaşı yok :D) , hadi kadının olmasını geçtim onlarla gereğinden fazla samimi ise kıskanırım. 
İşin kötü yanı biz kadınlar sadece hem cinslerimizi kıskanmayız. Yeri geldiğinde erkek arkadaşları, aileyi de kıskanırız. Hele ki birlikte geçirebildiğimiz zaman azsa azıcık kıskanabiliriz.
Ama daha çok hemcinslerimize yöneliktir kıskançlığımız.
Erkeklerin buna dikkat etmesi gerekir. Çünkü ” ne var bunda yav” diyebileceğiniz bir hareket bizim kıskanmamıza sebep olabilir. Bazılarımız bu kıskançlığı fazla belli etmez. Ama belli etmiyoruz diye de abartmamak gerek. Bir sevgiliniz olduğunu ve yalnız biri olamadığınızı unutmamız gerek beyler. Bir şey yapacağınız zaman “Benim bir sevgilim var. Onu seviyorum, o da beni seviyor” gerçeğini unutmayın lütfen.
10)Seks 
Zamanın en büyük sorunu bu sanırım ilişkilerde. Erkekler cinsel dürtülerine sahip olmakta biraz zorlanıyorlar. Bazıları sevgilililerine “ille sevişelim” derken bazıları teklif ediyor ama kararı ona bırakıyor. Bu konuda önemli olan kadının ne istediğidir. Çünkü erkek istediği kadar sevişsin bir şey olmaz. “Erkektir yapar.” denilir geçer. Ama malesef toplumumuzda aynı şey kadınlar için geçerli değil. Bu yüzden bu maddeyi ilişkinin olmazsa olmazlarından haline getirmemek lazım beyler. Bırakın buna kadınlar karar versin. 
Daha bir sürü sebep var aslında ilişkiyi bitiren. Karşılıklı fedakarlığın olmaması, umursanmamak, insanların geçirdiğini bazı zor zamanlarda çiftlerin birbirine anlayış göstermemesi vs. vs. vs.
Ama genel olarak bu on maddeye dikkat edildiğinde ilişkiler gerçekten uzun sürüyor. Daha sağlam adımlarla devam ediliyor. Zamane aşkları denen durumdan kurtulup gerçeklik kazanıyor. 
Diyeceğim o dur ki iki günlük ilişki yaşamaktansa uzun adam gibi bir ilişkim olsun, hatta hep devam etsin diyorsanız bunlara sürekli olarak dikkat edeceksiniz. Ben kadın gözüyle yazdım bunu. Şu ana kadar yaşadığım ilişkilerden ve çevremde gördüklerimi öğrendiklerimi bildiklerimi yansıttım.
Elbette bunları hepimiz biliyoruz. Ama arada hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum. Bunlara aynı şekilde kadınlarında dikkat etmesi gerekir. İlişkilerin çabuk bitmesini sadece erkeklerin omuzlarına yüklemek olmaz. 
Karşılıklı dikkat etmek her zaman için önemlidir.
Surç-i Lisan ettiysek affola.

12 Ocak 2013 Cumartesi

Uyuya kaldık bir yolun sonsuz kıvrımında.

Sadece ikimizin uyanık olduğunu bir saatte durdurmalıyız zamanı.
Düşünsene sadece sen ve ben.
Bütün dünya uyurken belki daha güzel olur her şey.
Evet,evet kesinlikle daha güzel olurdu.
İstediğimiz kadar kahkaha atar, saatlerce yürür, umarsızca sevişirdik.
Herkes uyuyor!
Özgürlük bizim sevgilim.
Düşünsene bütün sokaklar sadece bize ait.
Güneş bizim dünyamızı aydınlatmak için doğuyor.
Kahvaltı için acele etmemize de gerek yok.
Zaman bizim, istediğimiz kadar kullanabiliriz.
Yetişmemiz gereken bir otobüs yok.
Yollar o kadar boş ki el ele caddenin ortasında yürüyebiliriz.
Müzik bizim sevgilim.
İstediğimiz kadar açabiliriz sesini.
Saatlerce, deli gibi dans edebiliriz.
Herkes öyle derin bir uykudaki ben seni istediğim kadar sevebilirim.
Kimsenin ruhu duymaz.
Gözyaşları bizim sevgilim.
Çığlık çığlığa ağlayabiliriz.
Haykıra biliriz bütün acılarımızı dünyanın yüzüne.
Kimse bilmez içimizdekileri.
Dünya bizim unuttun mu ?
Dünya öyle çok bizim ki uykusundan uyananı cehennemin dibine yollabiliriz.
Ya da uyuyan biz miyiz sanki sevgilim ?
Baksana o kadar çok düş görüyoruz ki..
Hep uykulu sevişiyoruz
Hep uykulu gülümsüyoruz
Hep uykulu ağlıyoruz adam..
Belki de dünya bir zamanlar gerçekten bizimdi ve biz bir otobüs koltuğunda uyuyakaldık.
Olmaz mı ?
Belki kahvemize bir kaşık sonsuzluk katmışlardır biz fark etmeden.
O yüzdendir bu uykulu haller.
Emin olamıyorum uyanmalı mı yoksa bize ait dünyada mı kalmalı ?

Burada kalalım.
Sessiz sedasız, sadece bize ait.
Yasaksız, kuralsız.

Daha güzel değil mi sence de ?

7 Ocak 2013 Pazartesi

Sen-Ben-Biz


Gecenin bir yarısı  günlerin tam ortasına düşen bir atom bombasını andırıyordun.
Her şeyi yıkıp, yok etmeye gelmiştin.
Var olanlar artık hiçti.
Şimdi öyle vakitti ki, bütün taşları tekrar var etmeli ve onları üst üste dizerek dünyamı yeniden kurmalıydım.
Sen kötü olsan da kalbin iyiydi.
Her külün ucundan tutup başka bir küle ekliyor yok ettiğin her şeyi canlandırmaya uğraşıyordun.
Öyle bir şeydi ki bu sanki gitmişsin de geri gelmişsin , ama hala yokmuşsun gibi.
Karışık.
Evet çok karışıktı varlığın.
Öyle çok dağıttın ki, öyle habersiz yaptın ki bunu şimdi düzeltmeye çalıştıkların bile nafile geliyor gözüme.
Sahi gerçekten düzeltmek mi istiyorsun yıktıklarını?
Hayır, hayır yanlış soru bu.
Sen bende yok ettiklerini mi var etmeye geldin , yoksa kendi içinde yok olanların başkasındaki yansımasını görmeye mi ?
Doğru söyle sevgilim gerçekten beni sevmeye mi geldin yoksa kendini sevdirmeye mi?
Gidecek misin?
Ah tabi ki.
Çok fazla kalmayacaksın belli. 
En fazla paçaların ıslanana kadar kalacaksın sahilimde.
Dalgaların boyu büyüdükçe adımların ileriye değil geriye gitmeye başlayacak.
Korkacaksın, içinin acımasından, kalbinin kırılmasından, gözlerinin ıslanmasından!
Korkacaksın, sevmekten, aşktan, güzellikten!
Kaçacaksın, benden, senden, bizden.