11 Ağustos 2015 Salı

...











Bu şarkıyı ilk olarak bir müzik kanalında gördüm ve bir kaç saniye dolmadan kanalı değiştirdim ; daha canlı bir şeylere ihtiyacım vardı.

Yaklaşık 10 gün önce elimi eline hapsetmiş bir adamla Çınarcık’a doğru yol alırken “dur” dedi. Elimi dizime bırakıp “sana çok güzel bir şarkı dinleteceğim”. Müzik zevkimiz olabileceğinden daha fazla uyuşuyordu, bunu ona hiç söylememiş olduğumu henüz fark ettim.

Gözümü yoldan ayırıp yüzüne çevirdim. Daha şarkı çalmaya başlamamıştı, bir yandan öndeki arabayla olan mesafeyi korumaya uğraşıp bir yandan da listede şarkıyı arıyordu. Ama çoktan içinden söylemeye başladığı kafasını hafif hafif oynatışından ve neredeyse duyulmayacak bir fısıltıyı andıran sesinden belliydi. Gülümsedim sebepsiz, gözlerimi tekrar yola çevirecekken şarkının o iç kıpırtan ilk melodileri başladı.

İnsan dinlerken sabit duramıyor değil mi? En azından biz duramamıştık. Hoparlörlerdeki ses yükselirken aynı anda onu bastırmaya uğraşırcasına bizimde sesimiz yükselmişti. Şimdi bile o an ki neşemi, yanaklarımdaki kasları ağırtacak kadar şiddetli olan gülümsememi hatırlıyorum. Uzun zamandır o kadar iyi hissetmemiştim.

“Olmazsan olmaz, büyümez çiçekleriimm..!”

Öyle içten söylemişti ki şu dört kelimeciği, ilk defa o zaman korktum sanırım onu acıtabilme potansiyelimden. Korkumu , onun onaylamayan bakışlarıyla beraber içmeye başladığım sigaramın dumanına sarıp camdan dışarı yolladım. Belki de yapmamalıydım.

Son günlerde her ihtimale cevabım gibi buna da cevabım; bilmiyorum.

Şarkı deyip geçmeyin yani. Gecenin üç buçuğunda ortaya başkalarını hiçte ilgilendirmeyecek anıları ortaya dökecek kadar etkililer. İşin kısacası bu.


Hiç yorum yok: