12 Ekim 2012 Cuma

Mabel'e Mektuplar (2)

Mabel'im..

Bu aralar bana çok kızdığını hissediyorum. Daha çok biliyorum aslında. Biliyorum çünkü sen olsan yerimde ve yaptıklarımın aynısını yapsan bende kızardım. Hatta belki kırılırdım sana. Emanetime "onun canını yakarak mı bakıyorsun ?" diye. Ama sen bana kırılma. Her şeye dayanırım da bir o yakar beni.

Bir kez daha sen sandığım, canımı yaka yaka gitti. Gerçi canım o kadarda çok yanmadı. Sana nazlanıyorum biraz sanırım. Çünkü daha ilk andan biliyordum sen olmadığını. O tende takılı kaldı, sen çoktan kalbe düştün..

Anlamıyorum Mabel. Nedir bu sevişme merakı ? Nedir bu tendeki sönmeyen ateş ? Üstelik daha sevmeden sevişmek istiyorlar. "Önce sevişelim beğenirsem aşık oluruz. " Elimde olmadan eskiden aşklar böyle miydi diyorum, gerçek aşklar..

Ne kadar kolay birinin tenine dokunmak.. Üstelik buna aptal kılıflar buluyorlar. Sevmek diyen var, ihtiyaç diyen var, var da var..

Bunca yüzyıldır aşıklar hep hasretken birbirinin kokusuna.. Şimdikiler için her şey daha basit. Seviyorum demek yetiyor onlara. Ama hep sözde sevmek, tende sevişmek onların ki. Birine dokunmak , öpmek, sevişmek , tenine tenini katmak sadece zevkten ibaret. Ama hani sevmek ? Sevişmemek değil elbette sevmek.. Ama her tene aşık olup , kalbi istediklerini iddia etmeleri .. Ben onu anlamıyorum.. Sanırsın ki sigara içiyorlar. Sıkılınca değiştir başka marka al.. Bu gün Camel yarın anadolu öbür gün parlament..

Oldu, başka ?

Anlamıyorum ki Mabel. Ben mi uzaydan geldim, onlar mı ?

Hiç yorum yok: